Başbakan Erdoğan, 5 bakanıyla TZOB toplantısına katıldı


2

 

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bakanları, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile birlikte Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Karadeniz Bölge toplantısına katıldı.

 
Erdoğan, Trabzon’da Novotel’de, 23 Kasım 2013 Cumartesi günü düzenlenen, Karadeniz Bölgesi’nden 19 ilden 181 Ziraat Odası’ndan 400’ün üzerinde temsilcinin katıldığı TZOB Karadeniz Bölge toplantısında yaptığı konuşmada, çiftçilere, “yangını söndürmek için hepinizin nefesine ihtiyacımız var” şeklinde seslendi.

 

 

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında, Türkiye’nin 188 ülkeye bin 633 çeşit tarım ürünü ihraç ettiğini belirterek, “Hatırlayın bir zamanlar sürekli bizler hangi ülkeden neyi, nasıl alacağız, bunu düşünürdük. Elbette bugünlere kolay gelmedik. Bunun için Tarım Kanunu başta olmak üzere 16 ayrı kanuni düzenlemeyle sektörün faaliyetlerine hukuki olarak güçlü bir temel oluşturduk” dedi.

 
Hayırlara vesile olmasını dilediği toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan,
“Türkiye, kendi ihtiyacını karşılayabilecek tarım üretimi yapabilme potansiyeline sahip, dünyadaki müstesna ülkelerden biri hale gelmiştir. Bu avantajımızı koruyarak, ülkemizde daha etkin daha verimli, daha çeşitli üretim yapılmasını sağlama yönünde çok yoğun bir çaba içindeyiz” diye konuştu.
Ülkede geçen 11 yılda kaydedilen büyük ilerlemeden tarım sektörünün payını aldığını vurgulayan Erdoğan,bu anlamda tarihi bir dönüşümün yaşandığını söyledi.
Türkiye’nin bugün dünyanın 7’inci, Avrupa’nın ise en büyük tarım ekonomisi durumuna geldiğini vurgulayan Erdoğan, 2002 sonu itibarıyla 24 milyar dolar olan tarımsal milli gelirin, geçen yıl 62 milyar dolara ulaştığını vurguladı.
İhracatta tarım ürünlerinin payının 2002’de 4 milyar dolar seviyesindeyken geçen yıl 16 milyar dolara çıktığına dikkati çeken Erdoğan, “Yüzde 59 ile Ziraat Bankası benim çiftçi kardeşime kredi veriyordu. Şimdi ise kimi alanlarda yüzde 0’a, ortalama olarak da yüzde 8,25’e kadar düşmesini sağladık. Tarım desteklerini hem çeşitlendirdik, hem de ciddi oranda yükselttik. Çiftçilerimize verdiğimiz destek miktarı 2002’de 1,8 milyar lirayken, bu rakam bu yıl itibarıyla 9 milyar dolar gerçekleşti” dedi.
Karadeniz Bölgesi’nin 18 vilayetinde 538 bin kayıtlı çiftçi bulunduğunu kaydeden Erdoğan, AK Parti Hükümetleri döneminde bu çiftçilere verdikleri hibenin 8 katrilyon lira olduğunu söyledi. Bunun karşılıksız,
nakdi hibe desteği olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:8,1 de ben o küsuratı söylemiyorum. 8 katrilyon, karşılıksız olarak çiftçilerimize verdiğimiz kredidir. Hibe. Bu geriye dönmeyecek. Kim çiftçinin yanında? Bu Hükümetin çiftçinin yanında olmadığını nasıl söylerler. Bu sadece Karadeniz Bölgesi ile alakalı olan. Bunu özellikle burada söylemek istedim ki bazı gerçekleri duyan duymayana, bilen de bilmeyene söylesin diye. Çünkü marifet iltifata tabidir. İltifatı olmayan marifet de zayidir. Burada da bizim bir hakkımız var. Biz milletimizden aldığımızı ne yapıyoruz, tekrar milletimize iade ediyoruz ki daha güçlü hale gelelim, dünyada örnek, rekabette ilk sıralara yerleşelim diye. Örneğin Karadeniz Bölgemizin en önemli ürünlerinden fındıkla ilgili yeni bir strateji geliştirdik. Fındık üretimine özellikle bu alanda bazlı destek  uygulamasını başlattık, alan bazlı. 14 ilimizde 105 ilçemizde yürütülen bu çalışmayla fındığa yaklaşık 3 milyar lira gelir desteği verdik yani o da 3 katrilyon.”

 

-“2023’e kadar 8,5 milyon hektarlık arazinin tamamını suya kavuşturacağız”-

 

Erdoğan, 2023 vizyonu doğrultusunda tarım sektörünü büyütmeye, güçlendirmeye devam ettiklerini, 2023 yılına kadar ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektarlık arazinin tamamını suya kavuşturacaklarını,tarımda ihracatı 40 milyar dolara, tarımsal gayri safi yurt içi hasıla rakamını da 150 milyar dolara
çıkaracaklarını söyledi. Hayvancılığı ayağa kaldırmak için 11 yılda 12 milyar lira destek sağladıklarını
belirten Erdoğan, “Sadece 2013 yılı hayvancılık desteği rakamı 2,5 milyardır” dedi.
Hükümetleri tarafından getirilen önemli bir yeniliğin de tarım sigortası uygulaması olduğunu bildiren
Erdoğan, tabii afetlere karşı ürünlerini sigortalatan çiftçilerin poliçe bedellerinin yüzde 50’sini devletin
karşıladığını hatırlattı.
Tarım ürünlerinin işlenmesi, depolanması, ambalajlanması için tesis kuran girişimcilere, makine ve ekipman
alan çiftçilere de yüzde 50 hibe desteği verdiklerini belirten Erdoğan, “Geçmişte Türkiye bir tohum kabusu
yaşıyordu. Tohumlar yurt dışından ithal ediliyor ve bu durum ciddi riskler içeriyordu. Biz yerli tohumculuğu destekleyerek tohum ithal eden Türkiye’yi tohum ihraç eden bir ülke haline getirdik” şeklinde konuştu.

 

Arazi toplulaştırma çalışmalarının da önemine işaret eden Erdoğan, çok küçük parçalara bölündüğü için
işlenmesi verimsiz hale gelen tarım arazilerini, toplulaştırma yoluyla ölçekli üretime uygun hale getirdiklerini
anlattı.

 

 

-“Alın terinin ne olduğunu en iyi bilen sizlersiniz”-

 

 

2002 yılına kadar Türkiye’de toplamda 450 bin hektar arazi toplulaştırması yapılabilmişken, kendilerinin 11
yılda 4 milyon hektar alanda toplulaştırma yaptıklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
“Toprakla, tarımla, hayvancılıkla uğraşan kardeşlerimiz Türkiye’nin nabzını en iyi şekilde tutabilen kardeşlerimiz. Alın terinin ne olduğunu en iyi bilen sizlersiniz. Emeğin, ekmeğin değerini en iyi sizler anlıyorsunuz. Bereket gibi, kanaat gibi bize ait olan, bu topraklara ait olan kavramları en yakından sizler yaşıyorsunuz. Bir ülkenin çiftçisi mutluysa o ülke mutludur, huzurludur, geleceğe güvenle bakıyordur. Çok ağır şartlarda çalıştığınızı, tam anlamıyla ekmeğinizi topraktan çıkardığınızı da biliyoruz.
Biz politikalar üretir, onları uygularız. Altyapı yatırımlarını yaparız, suyu olmayana su getiririz. Cumhuriyet tarihinde çorak arazilere suyun en çok götürüldüğü iktidar bizim iktidarımızdır. Barajlarımızla, göletlerimizle, tüm şu anda su kanallarıyla en yoğun çalışmanın yapıldığı dönem bu dönemdir. Hiçbir dönemle mukayese edilmez. Taşkınlara, su baskınlarına karşı önlem almak bizim görevimizdir. Biz aynı zamanda çiftçimizi koruyacak, onu destekleyecek tedbirleri de aldık, alıyoruz. Yani biz zemini hazırlarız, şartları hazırlarız, engelleri kaldırıp yolları açarız ve sizler de o yollardan ilerlersiniz.
Sanayiciden, diğer sektörlerden farklı olarak siz siyasetin ve idarenin yaptıkları kadar iklime, atmosfere, yağışa, rüzgara yani tabiatın şartlarına da bağlı zor bir üretimin içindesiniz. Sizler zaten bereket ve kanaat kavramlarını içselleştirerek çok kadim bir medeniyet tasavvuru içinde sürdürüyorsunuz. Siyasetten, idareden bekledikleriniz konusunda da 11 yıldır her alanda istişareler yapıyor, sorunları birlikte tespit ediyor, birlikte çözümler üretiyoruz. Binlerce yıldır devam eden bazı soruları tabii bir anda kesip atmak elbette mümkün olmuyor ancak sabırla, metanetle görüşerek, konuşarak nice sorunu biz şu ana kadar çözdük. İnanıyorum ki her sorunu da çözeceğiz. Bunları aşacağız, bundan hiç endişem yok. Birbirimize itimadımız son derece önemli. Birbirimize inandığımız, güvendiğimiz, birbirimizi anlamaya çalıştığımız sürece hiçbir engel önümüzde duramayacaktır.”
“Bir köy düşünelim, yağmur bulutu geliyor, birkaç tarlanın üzerine yağmurunu bırakıyor gidiyor. Rüzgar o tarlada uygun esiyor. O tarlaların üzerine iyi kar yağıyor. Baharda başaklar boy vermeye o tarlalardan iyi ürünler çıkmaya başlıyor. O tarlanın sahibi iyi hasat yapıyor, iyi ürün alıyor ama komşuları bundan istifade edemiyor” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bir köy düşünün ki otlakları, meraları yemyeşil, besleyici bitkilerle dolu, o köyün hayvanları orada otlayıp büyüyor. Ama yakın köydeki hayvanlar ise cılız kalıyor. Bir köy düşünün yine bol miktarda su alıyor, tarlalarını, bahçelerini bolca suluyor ama yakın köyler susuzluktan kıvranıyor. Bizim şunu söyleme hakkımız yok, burası çok önemli, ‘Allah yağmur verdi, rüzgar verdi, kar verdi, su verdi, biz de çalıştık, ter döktük iyi ürün hasat ettik. Allah yakın komşuya, yakın köye bunları vermedi. Onların ürünü olmadı, ne yapalım Allah’ın takdiri budur’ deyip yakın komşuyu, yakın köyü kendi haline terk etmek bizim anlayışımızda, bizim inancımızda kendisine yer bulamamıştır. Paylaşma, paylaşım iştebunun için vardır. 

Zekat, sadaka, yardımlaşma, bölüşme işte bunun için vardır. Hepimiz biliyoruz ki Allah bir kuluna verip diğerine vermediğinde varlıklı olana malının zekatını, sadakasını vermesini, bölüşmesini, paylaşmasını emretmiştir. Bereket de ancak bu şekilde ortaya çıkar. Zenginlik paylaştıkça artıyor, bölüştükçe çoğalır.
Malın hakkı verildikçe o mal temizlenir. Sizler bunları zaten biliyor, yaşıyor ve yaşatıyorsunuz. Ancak ben bir başka ölçekte sizlere hatırlatma yapmak arzusundayım, evimiz kadar, köyümüz, ilçemiz, şehrimiz kadar biz tüm Türkiye olarak, 76 milyon olarak aynı toprağın evlatları, aynı büyük ailenin mensuplarıyız.

Kardeşlerden biri dara düştüğünde diğer kardeş bunu yüreğinde hisseder. Edirne’deki üzüldüğünde Van’daki üzülür, Trabzon’daki sıkıştığında Antalya’daki bundan etkilenir. Bizi millet yapan o dayanışma duygumuzdur. Bunu unutmamalıyız, bunu terk etmemeliyiz. Bizi millet yapan paylaşma hissiyatımızdır. Biz binlerce yıldır aynı topraklarda, aynı sofrada, aynı ekmeği paylaştığımız için birbirimizin kardeşiyiz. Acılara duyarsız kalmak bizim kültürümüzde kendisine yer bulamaz. Sıkıntılara sırt çevirmek bizim milletimizin geleneklerinde kendisine yer edinemez. ‘Ben iyi ürün kaldırayım, iyi hasat yapayım, komşum ne olursa olsun’ anlayışı bizim inançlarımızda tutunamaz. Bereket, her anlamda bölüşmenin, paylaşmanın, dayanışmanın ortaya çıkardığı bir sonuçtur.”
-“Türkiye sınırlarını aşarak, mazlumların, mağdurların yanında”-
Erdoğan, Türkiye sınırlarını aşarak, Somali’deki, Myanmar’daki, Filistin’deki, Mısır’daki ve Suriye’deki
mazlumların, mağdurların yanında olduklarını söyledi.
Filipinler’de yaşanan felaket sonrası AFAD, Kızılay ve sivil toplum kuruluşlarıyla “dostların yanlarında
olduklarını” ifade eden Erdoğan, “Çünkü paylaştığımız zaman çoğalacağını biliyoruz. Somali’ye yardım ettiğimiz, el uzattığımız zaman, varlığımızı azaltmıyoruz, tam tersine çoğaltıyoruz. Yüz binlerce başak unutmayın, bir buğday tanesinden meydana gelmektedir. Bu kadar anlamlıdır, öyleyse işte o bir buğday tanesine, yüz binlerce başağı lütfeden ‘Mutlak Kudret Sahibi’ o paylaşmayı da bize aynı şekilde emrediyor” diye konuştu.
“Suriye’den gelen kardeşlerimizi misafir ettiğimiz zaman, paramızı, kaynaklarımızı azaltmıyoruz tam tersine çoğaltıyoruz” diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizim medeniyetimizde öyle konular vardır ki işte bu o bereketi, rakamlarla ifade etmeye yetmez, onu rakamlarla ifade edemezsiniz. Bakınız bereket, azalır görünenin çoğalmasıdır. ‘Bize ne Suriye’den, Mısır’dan Filistin’den’ denildiği zaman, işte o zaman o çoğaltan bereket, kaybolur gider. Habil ile Kabil’in hikayesini hepiniz biliyorsunuzdur. Kabil cimrilik yapıyor. Kurban vereceği zaman en kötüsünü seçiyor, buğdayın da en cılızını seçiyor. Habil ise cömert davranıyor ve karşılığını alıyor. Ne yazık ki Kabil, Habil’i öldürüyor. İlk kardeş kanı böyle akıyor, ilk kavga böyle başlıyor. İşte orada menfaat var, paylaşım yok. Halbuki bunlar kardeş. Benzer şeyleri şimdi yine yaşıyor muyuz? Yaşıyoruz, hem de nasıl. İşte mesele bu kadar basittir.

Veren elin, alan elden her zaman üstün olduğunu da vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Sadece sınırlarımız dışında değil, sınırlarımız içinde de komşu köyde, komşu şehirde, komşu bölgede her ihtiyaç sahibinin, her feryat sahibinin bizim üzerimizde hakkı vardır” değerlendirmesini yaptı.
Dünyanın, hayatın, ilgi alanının bahçeden tarlamızdan ibaret olmadığını vurgulayan Erdoğan şunları
kaydetti:
“Birinin toprağı suyla, diğerinin toprağı eğer gözyaşı ile sulanıyorsa orada sorun vardır. Ya o su diğer toprağa ulaşır, ya da gözyaşı diğer toprağa ulaşır. Bir yerde çıkan yangın eğer söndürülmezse yanına sıçrar, köyü yakar, şehri, ülkeyi yakar. ‘Yanan benim evim değil’ diyen, ateş kendine ulaştığında söndürecek dost bulamaz. Bugün suyu, hasadı, bereketli ürünü paylaşmayan, yarın acıya, gözyaşına, yokluğa maruz kalır. Buğday paylaştıkça çoğalır, acı paylaştıkça azalır. İşte onun için büyük Türkiye ailesinin her acısını çözmek, benim olduğu kadar bizim hepimizin boynunun borcudur. Zira bir bölgede acı varsa bedelini milletçe hepimiz ödüyoruz. Bir ocağa ateş düştüğünde, sadece o hanedeki anne, baba değil, kardeş, eş, çocuk, değil. Bunun acısını milletçe hep birlikte yaşıyoruz. Öyleyse sorunları da birlikte çözeceğiz. Ülkelerinin belli bölgelerini değil, tamamını bereketle buluşturmak için birlikte yürüyecek, birlikte hareket edeceğiz.”

 

DİĞER HABERLER
19 Mayıs törenlerle kutlanıyor

 

-“2071’in Türkiye’sini birlikte inşa etmeyi sürdüreceğiz”-

 

 

Terörün maliyetinin sadece Doğu’ya Güneydoğu’ya zararı olmadığını, tüm Türkiye’ye olduğunu vurgulayan
Başbakan Erdoğan, şehitlerin de sadece yakınlarının değil, herkesin yüreğini acıttığını söyledi.
“Öyleyse gençlerimizi yaşatmak, yoksulluğu aşmak, Türkiye’yi büyütmek için de hep birlikte çalışacağız” diyen Erdoğan, Türkiye Ziraat Odaları Birliği üyeleri ve tüm çiftçilere çözüm sürecine verdikleri destek için teşekkür etti.
Çok daha fazlasına ihtiyaçları olduğunun altını çizen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Yangını söndürmek için hepinizin nefesine ihtiyacımız var. Şunu bilin ki Hükümet olarak bu süreçte hiç kimsenin başını öne eğecek girişimlerin içinde yer almayacağız. Şehitlerimizi muazzep edecek hiç bir adımı atmayız ve atmayacağız. Tek derdimiz var, bu yangını hep birlikte söndürmek. Kazanan birileri olmayacak, kazanan belli bir kesim olmayacak, kazanan hep birlikte Türkiye olacak. İnanın topraklarımız, soframız bereketlenecek, hanelerimiz daha da şenlenecek. Türkiye geneline yayılmış tüm ziraatçı kardeşlerimden bu yangını söndürmek için bize destek vermelerini bekliyorum. Sizlerin samimi desteği ile büyük hedeflerimize ulaşacağımız biliyorum, bugüne kadar verdiğiniz destekler için tekrar teşekkür ediyorum. 

İnşallah 2023’ün, 2053’ün, 2071’in Türkiye’sini birlikte inşa etmeyi sürdüreceğiz.

DİĞER HABERLER
Bir Agroexpo Klasiği; Genç Çiftçiler Yarışıyor

 

 

4
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar-
Toplantının açış konuşmasını yapan TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Başbakan Erdoğan’a teşekkür ederek, “29 Aralık 2012 tarihinde yapılan TZOB GAP Bölge toplantısından sonra Karadeniz Bölge toplantısına da katılımınız sektöre verdiğiniz önemi gösteriyor” dedi.
TZOB’un 5,5 milyona yakın üyesiyle Türkiye’nin en büyük meslek kuruluşu olduğunu, kendi büyüklüğüne yaraşır bir şekilde ve hızlı biçimde hizmet ettiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“İl ve ilçelerin yüzde 90’ında teşkilat kurduk. 800’e yakın Ziraat Odamız var. Ziraat Odalarımızın yüzde 70’i kendi hizmet binasına sahip… Yine Ziraat Odalarımızın yüzde 45’inde tarımsal araç ve makine parkı var.

 

75 tane toprak tahlil laboratuvarı kurduk.
Ürün işleme, paketleme ve ambalajlama tesislerimiz var. Antalya’ya zeytinyağı fabrikası kurduk. Zatıâlinizin açması bizi ziyadesiyle sevindirir. Odalarımızın birçoğunda girdi temin mağazaları var. Çiftçimize girdi temin ediyoruz. Soğuk hava depoları kuruyoruz. Bölgenin en büyük soğuk hava depolarından birini Rize’de inşa ediyoruz.
Kırsal kalkınmayla ilgili 200’e yakın proje yaptık. Bu projeler karşılığında Avrupa Birliği fonlarından aldığımız hibeleri çiftçimizin hizmetine sunduk.
Otomasyonu bitiriyoruz. Mevcut altyapımız ve hizmete girecek otomasyon sistemimizle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın çiftçi kayıt sistemine talibiz.
Çiftçi eğitimine önem veriyoruz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Orman ve Su İşleri Bakanlığımız, Emniyet Genel Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komutanlığımız, Karayolları Genel Müdürlüğümüzle yaptığımız protokoller çerçevesinde çiftçi eğitimi, kadın çiftçi eğitimi, genç çiftçi eğitimi, güvenlik traktör kullanımı, tarım Bağkur’u eğitimlerini ortaklaşa sürdürüyoruz. Ağaçlandırma seferberliği yürütüyoruz.
Ankara’da eğitim merkezi inşa ediyoruz. 3-4 ay içinde bitireceğiz. Eğitim merkezimizi zatıâlinizin açmasını temenni ediyoruz.
Ziraat Odalarımızda Kadın kurulları ve gençlik kurulları kuruyoruz.”
Gıda sektörünün, enerjiyle birlikte dünyanın öncelikli sektörlerinden biri olduğunu vurgulayan Bayraktar, “gıda güvenliğini sağlayan ülkeler şanslı olacak. Sadece çiftçileri değil, ülkeleri zenginleşecek. Tarım ülkemizde de önemli bir sektör. Sektörümüz, 6,5 milyon kişiye istihdam sağlıyor, 62,5 milyar dolarlık hasıla üretiyor, 16 milyar doların üzerinde ihracat yapıyor. 76 milyon ülke nüfusunu, 35 milyon turisti besliyor.

Yapısal sorunlara rağmen, üretimden vazgeçmeyen çiftçimizin hizmetinde olmaktan gurur duyuyorum. Vefakar çiftçimize huzurunuzda şükranlarımı arz ediyorum. Allah onlardan razı olsun” dedi.

 

-“Hedeflerimiz büyük, sorunların çözülmesi lazım”-

 

Hedeflerinin büyük olduğunu, sorunların çözülmesi gerektiğini belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Sorunların çözümünü sadece kamuya da bırakamayız. Meslek kuruluşları olarak da çalışmalı, sorunların çözümüne katkı sağlamalıyız. Arazilerimiz parçalanmış, parçalanmaya da devam ediyor. İşletme bazında ortalama arazi büyüklüğümüz 59 dekara inmiş durumda. Bu kadar küçük arazilerde verimli tarımsal faaliyet yürütülemez. TBMM gündeminde olan miras hukukuyla ilgili tasarı yasalaşmalıdır. Konuyla ilgili olarak, 9 bölgede Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız ile Ziraat Odalarımız birlikte çalışıyor. Miras hukuku değişikliğiyle ilgili bilgilendirme toplantıları yapıyorlar.

Halen sulanamayan 2,77 milyon hektar alanın sulamaya açılması önemli. Bu alanlar sulamaya açılırsa net ithalatçı olduğumuz ve 3,6 milyar dolar ithalat yaptığımız yağlı tohumların üretimde patlama olur. İthalatçı olmaktan kurtuluruz.

 

DİĞER HABERLER
Ankara Ziraat Fakültesi Diploma Töreni

-“Su zengini değiliz. Basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı”-

 

Su zengini değiliz. Suyun yüzde 70’ini tarımsal sulamada kullanıyoruz. Bundan dolayı basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı. Bunun desteklenmesi önemli.
Sularımız hızlı bir şekilde kirleniyor. Suları kirletenlere yönelik müeyyideler ağır olmalı. Kim kirletiyorsa cezasını çekmeli. Endüstriyel ve kentsel atıklar arıtılmadan sulara bırakılmamalı. Sanayi kuruluşları plansız bir şekilde belli yerlerde yoğunlaştırılmamalı. Plansız sanayileşme, kalitesiz yakıt, yanlış tarım uygulamaları, hava, toprak ve sularımızı kirletiyor. Bartın, Karabük, Kastamonu ve Zonguldak’ta hava kirliliği, Giresun, Ordu, Sinop ve Trabzon’da kentsel ve sanayi atıklardan kaynaklanan kirlilik, Rize ve Samsun’da su kirliliği önemli…
Karadeniz de kirleniyor. Açık Açık denizlerle bağlantısının kısıtlı olması ve Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don gibi büyük nehir havzaları ve bu denize kıyısı olan ülkelerin atıklarının büyük bir kısmının akarsularla taşınması nedeniyle Karadeniz, yıllardır kirlenme sorunuyla karşı karşıya. Uluslararası işbirliği ve sözleşmelerle Karadeniz’deki kirlenmenin önüne geçilmesi gerekir. Çünkü, balıkçılığımız etkileniyor, ayrıca Marmara Denizi de kirleniyor.”

 

-“Üreticiden litresi 1 liraya alınan süt, ambalajlanarak 3 katına satılıyor”-

 

3Et ve Süt Kurumu’nun kurulduğunu, kurumun ana statüsünün değiştirilerek faaliyete geçmesini beklediklerini anlatan Bayraktar, “Sütte sanayicimiz Bakanımızı da ve bizi de uğraştırıyor. Maliyetin altında çiğ süt almaları üreticimizi zorluyor. Üreticiden litresi 1 liraya alınan süt, ambalajlanarak 3 katına satılıyor.
Gözümüz yok ama kazan-kazan olmalı. Onlar yatırım yaparken, üreticimiz de kazansın, yatırım yapabilsin. Sanayicilerimiz, Aralık ayında çiğ süt fiyatlarını belirlerken üretimin geleceğini tehlikeye atmasınlar. Kendi ayaklarına kurşun sıkmasınlar. Türk çiftçisinin ürettiği sütü, daha ucuza dünyada bulurum devri bitti” dedi.
Planlı üretime geçmek gerektiğini, ekonomik örgütlerin güçlü olmadığını, onların bazı işlerinin Ziraat Odaları tarafından yapılmaya başlandığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:“Havza bazlı destekleme modelini daha fonksiyonel hala getirelim. Lisansı depoculuk önemli. Gelişerek devam etmeli. Hizmeti geçenlere teşekkür ediyorum. Çaylıklarımız yaşlı. Yenilenmesi çalışmaları başladı.
Bir an önce çalışmaların tamamlanması gerekiyor. 2012-2013 sezonunda 301 bin 193 ton iç fındık ihracatıyla 1,8 milyar dolar döviz elde edildi. Bu rakam, gıda ve tarım ihracatımızın yüzde 11’inin üzerinde bir oranı oluşturuyor. Doğu Karadeniz’de dekar başına ortalama fındık verimliliği 60-70 kilogram, ülke ortalaması 100 kilogram. Fındık bahçelerinin yaşı 70 ile 100 arasında. Ekonomik ömrünü tamamlamış, küçük parsellerden oluşuyor. Fındık bahçelerimizin de yenilenmesi gerekiyor. Alan bazlı gelir desteği ve alternatif ürüne geçen üreticilere telafi edici ödemelerin 2015 yılından sonra da devam etmeli. Bu desteğin
devam ettirilmesiyle ilgili alınan karardan dolayı teşekkür ediyorum.
Tarımda bütün paydaşların gece gündüz demeden çalışması gerekiyor.
Verimli tarım arazilerinin korunması, erozyonun önlenmesi, çölleşmeyle mücadele konuları önemli.”yönelik sabit sermaye yatırımının 2014 yılında, bu yıla göre yüzde 9,1 artarak 16 milyar 975 milyon liraya ulaşacağına dikkati çeken Bayraktar, “kamu sabit sermaye yatırımları içinde tarımın payı yüzde 10,4 iken, özel sektörde bu rakam yüzde 3,4’e iniyor. Kamu yatırımlarında aslan payını alamadık. Tarım olarak daha fazla yatırımı hak ediyoruz. Yalnız, iç ve dış talebe uygun, planlı yatırım olmalıdır” dedi.
-Oda başkanları tarımın sorunlarını anlattı-
Toplantıda, bölge odalarını temsilen Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç, Erbaa Ziraat Odası Başkanı
Arif Yılmaz Köksal, Perşembe Ziraat Odası Başkanı Arslan Soydan, Terme Ziraat Odası Başkanı Yetkin
Karamollaoğlu, Akçakoca Ziraat Odası Başkanı Levent Başaran, Bayburt Ziraat Odası Başkanı Abuzer
Yıldırımtepe, Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman, Sakarya Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu
Başkanı ve Akyazı Ziraat Odası Başkanı Şener Bayraktar, Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu
konuşma yaptı.

 

Oda başkanları, fındık, çay, çiftçi borçları, yağlı tohumlar, hidroelektrik barajları, sulama, drenaj, arıcılık, su
ürünleri, kredi-finansman, mazot, gübre, elektrik gibi girdi fiyatları, destekler, hayvancılık, 2B arazileri, tarım topraklarının amaç dışı kullanımı, arazi parçalanması, toplulaştırma, TARSİM, yem bitkileri, süs bitkileri, çevre kirliliği, sebzecilik ve meyvecilikte yaşanan sorunlar gibi konularda sunum yaptılar, soru sordular.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, oda başkanlarının sorularını ayrıntılarıyla anlattı ve tarım
politika ve uygulamaları, destekler, yapılanlar konusunda açıklamalarda bulundu.

 

Toplantı, Başbakan Erdoğan’ın ayrılmasından sonra da devam etti ve yaklaşık 4 saat sürdü.

 

 


25 Kasım 2013. 13:35
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x