Erdoğan-Putin: önemli görüşmeler yapılacak


2017-11-19

 

 

Amur Gadjiev
© The Voice of Russia

 
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan iki günlük resmi bir ziyaret için 21 Kasımda Rusya’ya gelecektir. Açıklandığına göre Türkiye Başbakanına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bundan başka Türkiye-Rusya Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı, Adalet ve Kalkınma partisi Genel Sekreteri yardımcısı Salih Kapusuz eşlik edecekler.

 
Onlar Rus-Türk Üst düzey İşbirliği Konseyinin 22 Kasımda yapılacak 4. toplantısına katılacaklar. Türkiye Cumhuriyetinin Moskova Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin, Rusya’nın Sesi radyosuna toplantıda ne gibi problemlerin ele alınmasının planlandığını anlatarak bir bütün olarak bugünkü Türkiye-Rusya ilişkilerine değindi. Büyükelçi Aydın Adnan Sezgin ile yapılan söyleşiyi sunuyoruz.
Amur Gadzhiev: Merhaba sayın Büyükelçi, bu sene Aralık ayında Ankara’da Rusya Kültür ve Bilim Merkezi açılacaktır. Bu ihtiyaç, hiç kuşkusuz halklarımızın son dönemde yaşadıkları müthiş yakınlaşmanın bir sonucudur. Siz, Türkiye Cumhuriyeti’nin Moskova Büyükelçisi olarak bu eğilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

 
Aydın Adnan Sezgin: Öncelikle, Rusya’nın Sesi Radyosu izleyicilerine ve sizlere saygı ve selamlarımı sunuyorum. 3 Aralık 2012 tarihinde İstanbul’da düzenlenen bir önceki Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantısı sırasında iki ülke arasında karşılıklı kültür merkezleri kurulmasına ilişkin anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma çerçevesinde önümüzdeki dönemde Ankara’da ve Moskova’da kültür merkezlerinin faaliyete geçmesi öngörülmektedir. Bu benim fevkalade önemsediğim, beni mutlu eden bir gelişmedir. Kültür merkezlerinin faaliyete geçmesi hızla gelişmekte olan beşeri ve kültürel ilişkilerimize yararlı katkıda bulunacaktır.
Amur Gadzhiev: Bu sene Rusya’da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 90. yıldönümünü kutlayan pekçok kültür, toplumsal ve bilimsel etkinlik düzenlenmiştir. Yani, bugün Rusya’da bilim ve iş çevrelerinin Türk meslektaşlarıyla ve Türk halkıyla yakınlaşmak istediğini görüyoruz. Benzer gelişmeler Türkiye’de de yaşanıyor mu?
Aydın Adnan Sezgin: Elbette. Rusya’da Türkiye’ye olan ilginin benzerinin Türkiye’de de Rusya’ya karşı olduğunu memnuniyetle söyleyebilirim. Türk-Rus ilişkileri devletten devlete ilişkiler olmanın ötesine geçerek, halklarımız arasındaki ilişkilere dönüşmeye başlamıştır. Bu eğilimi canı gönülden destekliyoruz. Sivil toplum örgütlerimiz ve üniversitelerimiz kendiliklerinden harekete geçerek muadilleriyle ortak etkinlikler düzenlemektedirler. Bizler de bu etkinliklere destek olmaktan ve iştirak etmekten mutluluk duyuyoruz. Bu temaslar iki komşu ülke arasındaki dostluğa gelecek için teminat sağlamaktadır. Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin üç ana unsurundan biri olan Toplumsal Forum’un faaliyetleri de bu alandaki işbirliğimize ivme kazandıracaktır. Yarın Toplumsal Forum’un önemli bir toplantısı yapılacaktır.
Amur Gadzhiev: Ticari ve ekonomik alanında devetlerimiz bir hedef koydu – 2023 yılına kadar ikili ticaretimizin hacmi 100 milyar dolar düzeyinde olacakmış. Size göre bu hedef, gerçekçi bir hedef mi, ulaşılabilecek bir hedef mi? Bugün toplam ticaret hacmimizin seviyesi 35 milyar dolar civarında olduğunu göz önünde bulundurursak bu hedef Size göre hangi araçlarla sağlanabilecektir?
Aydın Adnan Sezgin: Sizin de belirttiğiniz gibi ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmini önümüzdeki dönemde 100 milyar Dolar seviyesine çıkarmak Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin tarafından belirlenmiş ortak hedefimizi teşkil etmektedir. Bunu gerçekleştirilebilir bir hedef olarak görüyoruz.Gerek resmi kurumlarımız, gerek özel sektörümüz bu anlayışla güzel bir çalışma düzeni oluşturmuşlardır. İki ülke resmi kurumları arasında bilhassa gümrük, ulaştırma, lojistik gibi teknik alanlarda ticareti kolaylaştırıcı birçok adım atılmaktadır. Basitleştirilmiş Gümrük Hattı’nın kapsamının genişletilmesi, yeni lojistik merkezleri kurulması, kullanılmayan bazı sınır kapılarına işlerlik kazandırarak geçiş güzergahlarının çeşitlendirilmesi bu çalışmaların somut örneklerindedir.Özel sektör temsilcilerimiz de verimli bir işbirliği yürütmekte, sıklıkla bir araya gelmektedirler. İşadamlarımızın yer aldığı Türk-Rus İş Konseyi, 16. Toplantısını 14 Kasım günü İstanbul’da gerçekleştirmiştir.Bu verimli çalışma düzeninin ticaretimize ivme kazandıracağını ve çalışmaların meyvelerini önümüzdeki dönemde alacağımızı ümit ediyoruz. Bu istikamette, serbest piyasa ekonomisinin temel yönelimlerine, kurallarına uygun olarak hem özel sektörümüzde hem de siyasi düzeyde arzu ve irade vardır.
Amur Gadzhiev: Siyasi alanda bazı bölgesel ve uluslarası konularda ülkelerimiz arasında birtakım anlaşmazlıklar söz konusu. Bu durum Suriye krizi örneğinde oldukça belirgin bir şekilde kendini göstermektedir. Bunula birlikte, Suriye krizi ile ilgili bile devletlerimiz son günlerde benzer bir tutum sergilemeye başlamış ve siyasi bir çözüm yönünde birtakım adımlar atmışlar. Bunun sonucu olarak Cenevre-2’ye giden yol netleşmeye başladı. Ancak Cenevre-2, Batı medyası tarafından Moskova’nın ve özellikle Putin’in bir zaferi olarak sunulmakta. Türkiye’de bu Cenevre-2 süreci nasıl algılanmaktadır? Rusya’ya verilen bir taviz olarak mı, yoksa bölge istikrarı için bir ihtiyaç mı?
Aydın Adnan Sezgin: Öncelikle “anlaşmazlıklar” nitelendirmesi hakkında şunu belirtmek istiyorum: Biz bazı “görüş ayrılıklarını” anlaşmazlık olarak tanımlamıyoruz. Her ülke, muhtelif uluslararası ve bölgesel konularda farklı görüşlere, yaklaşımlara sahip olabilir.Suriye özelinde bazı görüş ayrılıklarımız vardır ama Rusya ile yakın istişarelerimiz her düzeyde devam etmektedir. Konu, iki partöner ülke arasında açık bir şekilde ele alınmaktadır.Devlet Başkanı Sayın Putin, son olarak 3 Aralık 2012 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Üçüncü Üst Düzey İşbirliği Toplantısı’ndan sonra Sayın Başbakanımız ile gerçekleştirilen basın toplantısında, Suriye’de yaşananlara ve Suriye’de olması gerekenlere dair görüşlerimizin bütünüyle uyumlu olduğunu, paylaşılan hedeflere ulaşılmasındaki yöntemler konusunda ortak bir tutum belirlenemediğini söylemişti. Bunu hatırlatmam gerekiyor.Düzenli olarak temasta olan Dışişleri Bakanlarımız son olarak 9 Kasım tarihinde bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiler. Suriye ve Cenevre-2 hazırlıkları da bu telefon görüşmesinde değerlendirildi ve konferansın en yakın zamanda toplanmasının önemine değinildi.İki ülke üst düzey diplomatları arasında da temaslar sürüyor.Türkiye Cenevre 1’e katılmış ve sonuçlarını kabul etmiştir. Cenevre-2’yi, Suriye’ye ve dolayısıyla bölgeye yeniden istikrar ufku vermesi nedeniyle desteklemekteyiz. Rusya’nın Cenevre 2 yönünde üstlendiği rol, sarfettiği çaba olumludur.Türkiye, en başından beri siyasi çözümden yana olmuştur. Cenevre-2’ye de bu anlayışla yaklaşmaktadır. Ancak, siyasi çözüm de belirli parametreler çerçevesinde hayata geçirilebilir ve Cenevre 1 metnindeki muğlaklığın giderilmesi gerekmektedir. Cenevre-2 net mesajlar vermelidir.Londra’da 22 Ekim tarihinde Türkiye dahil 11 ülkenin katıldığı Suriye Halkının Dostları Toplantısı düzenlendi ve bir bildiri kabul edildi. Bildiride, Suriye’deki duruma, atılması gereken adımlara ve Cenevre-2 konferansına ilişkin görüşler sarih bir şekilde yeralmaktadır. Biz, bu bağlamda Cenevre 2’nin gerçekleşmesini ve başarılı olmasını diliyoruz.22 Ekim tarihli Bildiride Suriye Ulusal Koalisyonu’na Cenevre-2 sürecine bağlı olması çağrısında bulunulmuştu. Koalisyon 9-11 Kasım tarihlerinde düzenlediği toplantıda sözünü ettiğim parametreler çerçevesinde konferansa katılmaya hazır olduğunu bildirmiştir.Cenevre-2’nin berraklık ifade etmesini ve gerçek bir yol haritası ortaya koymasını önemsemekteyiz.Başarısızlık, tüm taraflar ve bölgemiz için ciddi bir sorun teşkil edecektir. Başarı bölgesel istikrara ciddi katkı sağlayacaktır. Suriye’de yaşanan insanlık trajedisine son verebilecektir. Bu trajedinin esas sorumlusu rejimdir.Suriye’yle 911 km’lik sınıra sahip olduğumuzu biliyorsunuz. 600.000’in üzerinde Suriyeliyi topraklarımızda misafir ediyoruz. Sınırın Suriye tarafında, özellikle sıfır noktasına oldukça yakın noktalarda yaşanan çatışmalar nedeniyle maalesef ölen ve yaralanan vatandaşlarımız olmuştur.Kriz, Türkiye açısından bir ulusal güvenlik meselesidir. Daha dün, Suriye hava savunma sistemleri, kendi topraklarımızda savaş uçaklarımızca yapılan rutin devriye uçuşunda uçaklarımıza kilitlenmiştir. Bu kabul edilemez.Suriye’nin komşusu olması nedeniyle krizden en ağır şekilde etkilenen Türkiye için bölgesel istikrarın tesisi büyük önem taşımaktadır. Türkiye, bu sebeple de Suriye’de kan dökülmesini durdurmak için elinden gelen her şeyi yapmakta ve sorumluluk bilinciyle hareket etmektedir.
Amur Gadzhiev: Enerji alanındaki ikili işbirliğimiz stratejik boyuta ulaşmış durumda. Akkuyu Nükleer Santrali inşa edilmekte, Güney Akım Projesi çerçevesinde Rusya’nın gaz boruları Türkiye’nin Karadeniz’deki münhasıran ekonomik bölgesinden geçmekte. Ve tüm bunlar, Nabucco Projesi’nden vazgeçildiği dönemde meydana gelmektedir. Öyle görünüyor ki, enerji alanında çok iyi anlaşıyoruz ve giderek karşılıklı olarak birbirinin tamamlayıcısı konuma yükseliyoruz. Bu gelişmelere bir de artan karşılıklı güven faktörünü de eklersek çok büyük sonuçlara birlikte imza atabiliriz gibi geliyor. Mesela, enerji alanında ortak bir dev şirket kurulabilir. Bu tür konular Türk Hükümeti’nin gündeminde var mı, olabilir mi, Sizin bu konulardaki görüşleriniz nedir?
Aydın Adnan Sezgin: Gayet isabetle altını çizdiğiniz üzere, enerji konusunda işbirliğimiz, ülkelerimiz arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin en önemli boyutlarından birini teşkil etmektedir. Keza, sizin de tespit ettiğiniz gibi bu alandaki ilişkilerimiz stratejik işbirliği seviyesine ulaşmıştır.Türkiye, Rusya’nın doğal gaz ihracatında ikinci sıradadır. Doğal gaz ithalatımızın %56’sını Rusya’dan tedarik ediyoruz. Ekonomik büyümesini sürdürecek olan ülkemizin enerji ihtiyacı da katlanarak artacaktır.20 milyar dolarlık dev bir proje olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesi, aynı zamanda dünyaya örnek olabilecek; dünya çapında bir projedir. Proje, enerji işbirliğimizin sahip olduğu geniş potansiyeli göstermesi bakımından da önem taşımaktadır. Aynı zamanda yeni işbirliği alanları için iki ülke enerji çevrelerini cesaretlendirmektedir.İşbirliği yaptığımız Güney Akım Projesini Rus dostlarımızın en başarılı şekilde gerçekleştirmelerini diliyoruz. Öte yandan, Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı da iki ülkeyi birbirine daha çok yaklaştıracak, diğer bir büyük projedir.Enerji alanında karşılıklı yatırımlarımızı ve ortaklıkları destekliyoruz. Esasen bu alandaki karşılıklı yatırımlar artmaktadır. Lukoil, InterRao gibi Rus enerji şirketlerinin Türkiye’deki yatırımlarından memnuniyet duyuyoruz. Aynı şekilde, Türk şirketi Zorlu Holding’in Moskova’daki santral projesi gibi önemli yatırımlar gerçekleştiğini biliyoruz. Ayrıca, TPAO da Rusya’da faaliyetlerde bulunmak üzerinde çalışmalar yürütmektedir. Bu alandaki çalışmaların iki ülke şirketlerine artan oranda işbirliği imkânı sağlayacağı kanısındayım. Hükümetimiz, bu ortaklıkları teşvik etmektedir. Keza, 3. Ülkelerle de ortaklıklar genişletilebilir. Ortak şirketler kurulması da ele alınabilecek bir konudur.
Amur Gadzhiev: Türkiye, bir NATO ülkesi ve Avrupa Birliği’ne adaydır. Bununla birlikte Doğu’daki entegrasyon süreçlerine karşı da kayıtsız kalmamaktadır. Mesela, geçen sene Haziran ayında Türkiye, Şanghai İşbirliği Örgütü’nün diyalog ortağı olmuştu. Bu yılın başında ise sayın Başbakan Erdoğan, ŞİÖ üyeliği için AB’den vazgeçmeye hazır olduğunu açıklamıştı. Ayrıca son dönemde uluslararası basında yoğun bir şekilde Türkiye’nin Avrasya Gümrük Birliği’ne girme olasılığı tartışılmaya başladı. Türkiye’nin dış politikasında Doğu vektörünün güçlenmesini Türk halkı nasıl algılıyor, değerlendiriyor?
Aydın Adnan Sezgin: Türkiye’nin çok yönlü bir dış politikası var tabiatıyla. Türkiye, Şangay İşbirliği Örgütüne Diyalog Ortaklığı statüsünü geçtiğimiz yıl almıştır. Bu konuda Rusya’nın sağladığı desteğe bu vesileyle yeniden teşekkür etmek istiyorum.Bu statümüze uygun olarak ŞİÖ faaliyetlerine aktif bir şekilde katılmak ve kendimize özgü bir katma değer yaratmak istiyoruz. Bu örgütün hitap ettiği alan Dış Politikamız açısından da önemli ve öncelikli coğrafyalardan biridir. Bu bölgede kalıcı barış, istikrar, güvenlik ve refah ortamının tesis edilmesi ve sürdürülmesine büyük önem atfetmekteyiz. Üzerimize düşen sorumlulukları da yerine getirmeye hazırız. Bu vesileyle, bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Bu saydığım amaçlarla bu bölgede faaliyet gösteren AIGK/CICA ve İstanbul Süreci gibi yapılanmalar ve ŞİÖ’yü birbirlerine rakip örgütler olarak değil bilakis tamamlayıcı örgütler olarak görmekte ve bunların bölgede ortak olumlu bir sinerji yaratılmasına ayrı ayrı ve kendilerine özgü özellikleri çerçevesinde önemli katkılarda bulunabileceğine içtenlikle inanmaktayız.Tabiidir ki, ülkemiz Gümrük Birliği gibi bölgesel entegrasyon süreçlerini ilgi ve dikkatle izliyor. Ayrıca, Türkiye’nin Gümrük Birliği üyesi ülkelerle (Rusya-Kazakistan-Belarus) ikili düzeyde ekonomik ilişkileri de gün geçtikçe daha da gelişiyor.
Amur Gadzhiev: Bu Cuma günü Rus-Türk Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin 4. Toplantısı yapılacaktır. Bu toplantıda daha çok hangi konular, sorunlar ve girişimler üzerinde odaklanacaktır?
Aydın Adnan Sezgin: Bildiğiniz gibi, Üst Düzey İşbirliği Konseyi Toplantısı çerçevesinde Sayın Başbakanımız ve Devlet Başkanı Sayın Putin yılda bir kez biraraya geliyorlar. Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin üç ayağı mevcuttur: Dışişleri Bakanlarının eşbaşkanlığını yaptığı Ortak Stratejik Planlama Grubu, Enerji Bakanlarının eşbaşkanlığındaki Karma Ekonomik Komisyon ve Toplumsal Forum.
Bu toplantılar gelişmekte olan ilişkilerimizin tüm veçhelerinin ele alındığı kurumsal bir çatı olarak düzenlenmektedir. İkili ilişkilerimizin memnuniyet verici düzeyde olduğunu da bu noktada vurgulamak isterim. Bu defa dördüncüsü düzenlenecek toplantıların geçmişine ve sonuçlarına baktığımızda başarılı bir sürecin devam ettiğini göreceksiniz.Muhtelif konulardan sorumlu Bakan ve yetkililer de liderlere bu toplantılarda eşlik ediyor ve ilişkilerin tüm boyutları ele alınıyor.Her alanda ilişkilerimizi hızla geliştirdiğimiz ortağımız Rusya’yla ikili, bölgesel ve uluslararası işbirliği tüm alanlarda değerlendirilecektir.Dolayısıyla, Üst Düzey İşbirliği Konseyi Toplantısı, her konunun dostlar arasında konuşulduğu bir platformdur. Adeta ortak bir Bakanlar Kurulu toplantısıdır. Tahmin edeceğiniz gibi toplantı, gayet zengin bir içeriğe sahip olacaktır.
Amur Gadzhiev: Evet sayın Büyükelçi, açıklayıcı cevaplar için çok teşekkür ediyorum.
Aydın Adnan Sezgin: Çok ilginç sorular sordunuz, sizi kutluyorum! Bana görüşlerimi açıklama imkanı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

DİĞER HABERLER
Kuraklık kapıda

 


19 Kasım 2013. 18:09
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x