Fırsatlar Ülkesi ÇİN… Zafer KARADAĞ
Zafer KARADAĞ
Dileyen internetten araştırabilir; “Türk ihracatçılar için Dünyadaki en büyük fırsatlar ülkesi; ÇİN” sözü bana aittir.
Bu sözü ilk kez 10 yıl evvel söylediğimde öyle büyük tepkiler almıştım ki, inanılmaz, çünkü Çin sadece ithalat yapılabilecek bir ülke olarak görülüyordu.
Beni hayalperestlikle suçlayanlar arasında Bakan düzeyinde yöneticiler, şirket sahipleri ve ihracatçı birliği başkanları bile vardı.
Hatta daha ileri gidip; “Zafer Bey, şimdiye kadar biz sizin yazdıklarınızı ve söylediklerinizi doğru kabul ediyorduk ama Çin’e ihracat yapmak gibi komik bir iddiada bulunduğunuza göre, eski yazılarınızı tekrar gözden geçirmek lazım.” diyecek kadar saygısızlaşan okurlarım bile oldu.
Çünkü onlara göre Çin, sadece Türkiye’ye ithal edilen çer-çöp kalitesindeki o, ucuz ötesi mamüllerin imal edildiği, Halkı ayda 100 Dolara talim ettiği için satın alma gücü sıfıra yakın olan, tek tip yeşil çuhadan elbiseler giyen, hasır şapkalı insanlardan oluşan fakir bir ülke idi.
Bu yüzden onlara ihracat yapılabilir miydi hiç?
30 ülkeye ihracat yapmakla övünen bir firma sahibi bile şöyle düşünüyordu; “Hadi diyelim ki Çin’e ihracat yapmaya karar verdik. Belki bir kaç aktarmayla Şanghay’a uçak ta bulduk diyelim. İyi de, havaalanına vardığımızda otele gitmek veya müşteri aramak için çekçek mi kiralayacağız? Büyük ihtimal taksi bile bulamayız, çünkü Çinle ilgili fotoğraflarda hep bisikletler var, caddelerde tek tük siyah arabalar görülüyor.”
7 yıl önce Bursa’daki Uludağ İhracatçılar Birliği Genel Sekreteri’ni ziyaret ettiğimde;
– “İbrahim Bey, Bursa, otomotiv sanayimizin kalbi, otomotiv de ihracatımızın lokomotifi, bu nedenle üyelerinizin Çin pazarına dikkatini çekmeniz lazım, onlar için geleceğin en büyük fırsatları orada, çünkü yakında Dünyanın en çok otomobil satılan ülkesi Çin olacak.” dediğimde, genel sekreter burun bükmüş ve;
– “Kusura bakmayın Zafer Bey ama bu dediğiniz mümkün değil, Çin Amerika’yı nasıl geçsin? Ayrıca, bizim yan sanayicilerimiz Çin pazarından özellikle uzak duruyorlar çünkü ürünlerinin kopyalanmasını istemiyorlar” gibi gerçekçi olamayacak bir yaklaşım sergilemişti. Ben de cevaben;
– “Asıl siz kusura bakmayın çünkü Çin’i doğru algılayamıyorsunuz, ayrıca korkunun ecele faydası yok, eğer bir Çinli sizin üyelerinizin bir ürününü kopyalamak isterse, onu sizden alamasa da gider Arjantin’deki bir ithalatçınızdan alır, yine kopyalar. Bence Bursalı sanayiciler ellerini çabuk tutmalı ve ‘aslanı ininde avlamak için, bir an önce Çin pazarında konuşlanmalılar.” demiştim.
Bende buna benzer örnekler çok, bir keresinde gıda ihracatçısı bir firma sahibi;
– “Olur mu öyle şey Zafer Bey, Çin’e ne satabiliriz ki?” dediğinde şu cevabı vermiştim;
– “Çinlilere satabilecek o kadar çok ürünümüz var ki, örneğin Dünyanın en çok pirinç üreten ve tüketen ülkesi Çin olduğu halde, biz onlara Tosya pirincimizi bile satabiliriz. Yine Dünyanın en büyük bal üreticisi ve ihracatçısı olan Çin’e, çam balımızı ve karakovan ballarımızı bile satabiliriz. 350 milyon sigara tiryakisi bulunan Çin’e, kalitesi Dünyaca ünlü Türk tütünü de satabiliriz. Henüz kişi başına 4 gram zeytinyağı tüketilmekte olan Çin, önümüzdeki yıllarda katlanarak büyüyen bir pazar haline gelecektir, Türkiye’nin de üretimi katlanarak büyüyeceği için, en çok önem verilmesi gereken pazar Çin’dir. İç pazarda baskı altına alınan şarap üreticilerimiz için de, Çin’den daha büyük fırsatlar barındıran başka bir ülke yoktur. Yeter ki ihracatçılarımız sabırla hareket etsinler ve doğru pazarlama stratejileri üretsinler, bu devasa pazar hepimizi ihya edebilir.”
Ayrıca, Çin pazarı sadece mamül ihracatı için değil, hizmet ihraç eden firmalarımız ve özellikle turizm sektörümüz için de, olağanüstü fırsatlar barındırmakta olup, her iki ülkede ortak yatırım imkanı sağlayan pek çok sektörel fırsat, Türk ve Çinli yatırımcıları beklemektedir.
Türkiye, 2013 yılında toplam 1,95 trilyon USD ithalat yapan Çin Halk Cumhuriyeti’ne 3,6 milyar USD ihracat yaparak, bu devasa pazardan sadece binde 2 civarında pay alabilmiştir, yani hayal Dünyasında gezen bazı ihracatçılarımızın dediği gibi, “Çin pazarını ele geçirdik!” lafı bir safsatadır!
Buna karşılık aynı yıl 24,5 milyar USD ithalat yaparak, Çin’in ihracatının yüzde 1’den fazlasını satın alan Türkiye, en çok dış ticaret açığını bu ülke ile yaptığı dış ticarette vermiştir, 1’e 7 oranına tekabül eden bu alışverişin adil olmadığı gibi, sürdürülebilir de olamayacağı ortadadır.
Tüm bu konulara ilişkin kaleme aldığım makalelerimi, internet gruplarında yayınlanan yazılarımı, basında çıkan röportajlarımı okuyanlar ve katıldığım panel ve çalıştaylarda yaptığım iddialı konuşmaları dinleyenler, benim Çin pazarına ilişkin vizyonum, bilgi birikimim ve tecrübelerim vizyonum hakkında fikir sahibi olmuşlardır diye umut ediyorum.
Velhasılı, 10 yıl önce “Çin fırsatlar ülkesi, hadi ihracatçılar!” dediğim için beni hayalperest kabul ederek bıyık altından gülenler, son yıllarda benim o söylemimi, sanki ilk kendileri bulmuş gibi tekrar etmeye başladıkları için artık gülümseme sırası bende, ama ben onlar gibi dalga geçmek için değil, geç te olsa Çin gerçeğini kabul edip, benim görüşlerimi teyit etmeye başladıkları için, yani mutluluktan gülüyorum.
Atalarımız; “Geç olsun da, güç olmasın” demişler, bizim ihracatçılarımız da artık yeterince geciktiklerinin bilinciyle, bu devasa pazardan pay almak için, girişimlerini hızlandırmalılar.
Biz, Çin’de yaşayan Türkler, pazarda ve reklamlarda daha fazla Türk markası görebilmek ve daha çok Çinlinin Türkiyemize seyahat ettiğini ve de karşılıklı yatırımların çığ gibi büyüdüğünü duymak için sabırsızlanıyoruz.
Böylece ortaya çıkacak olan “daha güçlü bir Türkiye imajı” sayesinde, ihracatımız da katlanarak artacaktır.
İşte bu düşünceler ışığında, bugün basında çıkan aşağıdaki yazıyı sizlerle paylaşıyorum, hem de büyük bir keyifle.
Şanghay’dan selam ve sevgilerimle.
Zafer KARADAĞ
www.harclik.net
www.karya.biz/?page_id=366
www.turkishfoodscenter.com
www.Gen-Turk.com
www.facebook.com/zafer.karadag
www.twitter.com/zaferkaradag
zaferkaradag@gmail.com
Cep: +86-131-2753 7434
4 Nisan 2014, Şanghay
