Gıda denetimi SOS veriyor!


214048_galeri_3

 

 

 

Yaşamımızı direkt ilgilendiren o kadar çok konu var ki, kısır tartışmalar yüzünden, bırakın denetim yapıp, önlem almayı, konuşamıyoruz bile.

 

Örneğin organik tarım, örneğin pastorize gıdalar.

 

Uzmanlar, yanlış gübreleme nedeniyle zehirlenmemiş tarım toprağı, atıklar nedeniyle de temiz akarsu kalmadığını feryat ediyorlar ama duyan yok.

 

Oysa o topraklarda yetişen, o akarsularla sulanan ürünleri, yediden yetmişe hepimiz yiyoruz…

 

Peki hibrit tohumlara, GDO’lu ürünlere ve pastorize gıdalara ne demeli?..

 

24 saat aralıksız yayın yapan televizyonlar, keşke, biraz da bu konularda bilgilendirici, uyarıcı ve en önemlisi de halkın avukatlığını yapıcı programlar gerçekleştirseler…

 

Pastorize gıdalar

 

Pastorize ve dondurulmuş gıdaları, fazla değil 20 yıl öncesine kadar sadece filmlerde görürdük, şimdi yaşamımıza öylesine girdiler ki, tazesi varken bile onları tercih eder olduk.

 

Peki ne kadarı sağlıklı, ne kadarı denetim altında ve ne kadarı uygun koşullarda postorize ediliyor ve saklanıyor?

 

İşte size çok çarpıcı bir tespit:

 

“Daha birkaç gün önce yaşadığım bir olayı sıcağı sıcağına sizinle paylaşmak istiyorum.

 

Bir gıda işletmesi…

 

Ürettiği ürünlere ait etiketin içindekiler bölümünde ‘Sıkma meyve suyu (Sadece pastörize edilmiştir)’ yazmakta…

 

Bu ürüne verilen raf ömrü 20 güne yakın…

 

Fakat işletmede ‘Aseptik dolum tekniği’ kullanılmamakta…

 

Böyle bir makine parkuru yok…

 

Bu çok önemli bir nokta…

 

Eğer bir gıda işletmesi ‘Aseptik şartlarda dolum tekniği’ kullanmıyor ise ve gıda ambalajlarını tekniğe uygun bir yolla ‘sterilize etmiyor’ ise, bu demektir ki, gıdayı aseptik olmayan koşullarda sterilize olmayan ambalajlara dolduruyor…

 

O zaman ambalajladığı gıda nasıl oluyor da uzun süre dayanabiliyor?

 

Bu gıda maddesinin ambalajlandıktan sonra mikroorganizmalar tarafından bozulmaması için, antimikrobiyal katkılar katılması şarttır…

 

Bu su götürmez bir gerçek…

 

Fakat gelin görün ki, gıdanın etiketinde, içindekiler satırında yazan bilgi ‘SIKMA MEYVE SUYU (SADECE PASTÖRİZE EDİLMİŞTİR)’ şeklinde…

 

İşletmeci benzoatlar ve sorbatlar gibi katkılar katıyor…

 

Peki Gıda Bakanlığı uyuyor mu?

 

Allah aşkınıza, bu işletme Gıda Bakanlığı’ndan kayıt alırken, onay alırken, izin alırken bir tane memur çıkıp da, hem aseptik dolum yapmayacaksın hem de içindekiler kısmında antimikrobiyal katkı maddelerini yazmayacaksın; bu gıda bu kadar süre nasıl dayanacak, diye sormadı mı?

DİĞER HABERLER
Ette kdv indirimi üreticiyi zora sokacak

 

Evet sormadı. Çünkü sormuş olsa ve bunun üzerine gitmiş olsa, böyle bir etiket ile karşılaşmayız…

 

Gıda mühendisliği verileri bütün açıklığıyla karşımızdayken…

 

Ülkemizde yetişmiş ve istihdam edilmeyi bekleyen binlerce gıda mühendisleri ve maalesef bunlardan yararlanmayan bir bakanlık varken…

 

Ben bir genç olarak gördüğüm, yaşadığım manzaraya mı inanacağım; yoksa gıda bakanlığının ‘içiniz rahat olsun kamu spotlarına’ mı inanacağım…

 

Evet gerçekten çok önemli bir konu.

 

Çünkü:

Gıda Bakanlığı’nın onay ve izin verdiği bu tür iş yerlerinde üretilen gıda maddelerinin, aseptik dolum tekniği ekipmanları bulunmadığı halde, katkı maddeleri ile dayanıklı hale getirildiğini tüketiciler bilemezler. Bilmelerine imkan yoktur. Katılan katkı maddeleri etikette deklare edilmiyor.

Ve maalesef il ve ilçe gıda müdürlükleri gıda işyerlerine izinleri ve onayları verirken, son ürün ile bu ürünün üretildiği öne sürülen makine parkurunu profesyonelce analiz etmiyor. Son ürünün meydana getirileceği (üretileceği) alet ekipmanın ne olması gerektiği, işyerinin hangi makine parkuruna sahip olması gerektiği, bugün gıda mühendisliği alanında en iyi bilinen ve en açık konudur…”

 

Kime inanacağız?

 

Üretim yapan firmalara ve devlete sorarsanız, asayiş berkemal, yani hiçbir sorun yok. Ama yukarıdaki satırları, sosyal sorumluluk çerçevesinde yazan ve ispatlamaya hazır olduğunu belirten bir gıda mühendisine sorarsanız gidişat hiç de o kadar iyi değil.

 

Peki kim doğru söylüyor?

 

İşte bunu anlamak gerçekten zor. Bazı konularda öylesine bir algı var ki, en doğruyu da söyleseniz inandırıcılığınız olmuyor. Bu konu da, öyle zor bir konu, her ne kadar her şey usulüne uygun yapılıyor deseniz de, mutlaka bir hile, hurda vardır diyen hep çıkacaktır.

 

Keşke, her koşulda sözüne güvenilen kurumlarımız olsa da bilirkişi olarak son sözü onlar söyleseler…

 

TÜBİTAK ve ÖSYM onlardan ikisiydi. Düştükleri durum ise ortada…

 

Özetin özeti: En azından, insan yaşamını direkt ilgilendiren konularda, önyargılardan uzak, dürüst ve samimi olabilsek! Ama bunu bile kendimize çok görüyoruz…

yemek7

 

Gıda denetimi SOS veriyor (2)

 

 

Gıda denetimi konusunda büyük sıkıntılar yaşandığını dün dile getirmiştik.

 

Çok yoğun geri dönüşler oldu.

DİĞER HABERLER
“Nerede o eski domatesler?”

 

Eminiz ki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da dikkate almıştır.

 

Gelen şikayetler diz boyu.

 

Hemen hepsi de kırgın, kızgın ve bir o kadar da duyarlı ama kimi, kime şikayet edecekleri konusunda tereddütteler.

 

Bakanlığa mı, belediyelere mi, üretici firmalara, ticaret odalarına ya da meslek odalarına mı yoksa son çare olarak medya ve yargıya mı gitmeleri gerekiyor?..

 

İşte size bu konuda duyarlı ve mücadeleci bir tüketicinin başından geçenler ve devletin olaya bakış açısı:

 

Zehirleyene değil duyurana ceza!

 

“Gıda konusu ile ilgili yazınız üzerine, yaşadıklarımı sizinle paylaşmak istiyorum:

Şu bizi zehirleyen firmalar ile ilgili bilgiyi bir türlü vermeyip, halkın değil firmaların avukatlığını yapan Gıda T. ve Hayvancılık Bakanlığı’na karşı bu bilgiyi edinmek için açtığım dava nihayet lehime sonuçlandı.

 

Davayı açtığım yıl olan 2010 yılı ve önceki 4 yıla yönelik kapsamlı bilgi istediğim için mahkeme kurul kararı olmasına rağmen, bakanlık, bu kez de sadece 2010 yılı ve oturduğum İzmir için olan bilgileri kapsayan iki sayfalık bir liste göndermekle yetindi.

 

Bir yurttaş olarak 4 yıl mücadeleme karşı gene de halkın değil tam tersi halkı zehirledikleri saptanan ve yasal ceza almış olanları bize karşı koruyan ilgili Bakanlık, verdiği cevapla mahkeme kararını uygulamamakta ısrar etmektedir.

 

Tarafıma verilen listenin her sayfasına, çok büyük puntolarla, KİŞİYE ÖZEL notu düşülerek, gözüm korkutulmaya çalışılmış.

 

Herhangi bir şekilde, bu bilgiyi paylaşırsan suç işlersin mesajı verilmiş.

 

Yani diyor ki sen bu bilgileri kişisel merakın için kullanabilirsin ama kimseyle paylaşamazsın.

 

Toplumda güven duygusu yaratan reklamlarıyla ünlü firmaların, zehir dolu ürünleri sattıkları için haklarında savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını görmezden gelip neredeyse bana suç duyurusu yapacak.

 

Eğer ilgilenirseniz, talep ettiğim önceki yılları ve ülke çapındaki bilgileri temin edip yurttaşlarla paylaşmak için sizinle temasa geçmek isterim…”

 

Üretici de korunsun ama!..

 

Üreticiler korunmayacak mı? Elbette korunacaklar. Ama aynı şekilde hatta çok daha kuvvetli bir şekilde tüketiciler de korunmak zorunda.

 

Üreticilerin büyük mali güçleri de var avukatları da.

 

Peki ya tüketicilerin?

 

Arkalarındaki en büyük gücün ve güvencenin devlet olması gerekir.

DİĞER HABERLER
Birecik'in tescilli "haşhaş kebabı"

 

Onun bakış açısı da orta:

 

Listeyi paylaşırsan canına okurum.

 

Çok merak ediyorum, vatandaşını böylesine tehdit eden aynı kurum, halkı zehirlediklerine kanaat getirdikleri firmalara ne ceza verdiler?

 

Ve bu listeleri neden kamuoyu ile paylaşmıyorlar?..

 

Bilgilenme hakkı?

 

Madem ki, Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde sadece bilgi için başvuranlara bilgi veriliyor, gelin o zaman tek tek hepimiz başvuruda bulunalım ve milyonlarca kişi hep birlikte bu bilgileri paylaşalım bakalım o zaman ne yapacaklar.

 

Yasa koyucular ve uygulayıcılar adil olma zorunda. Titizliklerini anlıyoruz. Ufacık bir hata yüzünden devasa kurumların imajlarının yıpratılmaması da çok doğru. Ama bunun ölçüsü nedir? Gizlilik ve tehdit mi yoksa hafiften şiddetliye doğru giden cezalar mı?

 

Örneğin ilkinde uyarı, ikincisinde kamuoyunu bilgilendirme, üçüncüsünde son uyarı ve dördüncüsünde ceza ve beşincisinde üretimi geçici olarak durdurmaya kadar giden cezalar olamaz mı?..

 

Eleştirilere cevaplar

 

Ve işte yine gıda mühendislerinden olası itirazlar, olası cevaplar:

Pastörize sütlerde katkı yoktur: Evet doğru, pastörize sütlere katkı maddesi katılmaz. Çünkü soğukta muhafaza edilmek şartıyla çok sınırlı süre (birkaç gün) raf ömrü verilir. Raf ömrünün bu kadar sınırlı ve soğukta muhafaza gibi bir koşula bağlı olması nedeniyle aseptik dolum yapılmamış olsa bile, birkaç günle sınırlı muhafaza ömrü süresince süt bozulmadan dayanabilir.

 

Taze sıkılmış ve pastörizasyona tabi tutulmuş portakal suyu aseptik dolum tekniği ile ambalajlanmaz ise dayanmaz mı?

 

Evet dayanır. Ama aynen pastörize sütlerde olduğu gibi soğuk zincire titizlikle uyulması şartıyla, çok sınırlı bir süre (birkaç gün) dayanabilir. Asitli bir gıda olsa da (pH 4,5’in altında) 20 güne varan bir süre raf ömrü verilemez. Dayanmaz. Fermente olup bozulur.

 

Gıda Bakanlığı İl ve İlçe Gıda Müdürlüklerinde “aseptik dolum tekniğinin”, “ticari sterilizasyonun”, “mutlak sterilizasyonun”, “pastörizasyonun”, “Termal Prosesin”, “Termal Ölüm Süresi, D ve Z değerlerinin” ne olduğunu bilmeyen ve hatta bunların adını bile duymamış gırla gıda denetim memuru vardır. Bunu ispatlamak mümkündür…

 

Özetin özeti: Sayın Bakan’ın bu konularda ne kadar hassas olduğunu biliyoruz. Bürokrasi her ne kadar yine kendini savunmaya devam etse de o tüketicinin yanında olacaktır…

 

Diyalog  |  Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr; aguclu@abbasguclu.com.tr 


7 Nisan 2014. 12:22
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
Gürcan Gürsu
Gürcan Gürsu
10 yıl önce

Merhabalar,
Abbas güçlü eğitimcidir. Gıda işini gıdacılara bıraksın. Kaldı ki, herkes gıda işini gıdacılara bırakırsa iyi olur.
Bununla birlikte, denetim sorunu ve bilgisizliğin had safhada olduğu doğrudur. Bunu çok farklı örneklerle kanıtlayabiliriz ancak;
pastörize soğuk aseptik dolum ya da pastörize sıcak (85 C gibi) dolum yapıldığında sıkma portakal suyunun belirtilen sürelere kadar dayanması imkansız değildir. Süt başka, portakal suyu başka, şalgam suyu başka, o başka, bu başka. bilmeyenler konuya girip algıyı bozmasın lütfen.
Bilgilerinize.
Gürcan Gürsu

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
1
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x