Gıda Kriz Beklentisi Bilimsel Araştırma Seferberliğini Zorluyor


Nazimi AÇIKGÖZ

 

 Her ülke bilimsel araştırma önceliklerini kendi yararına göre belirler. Karar vericiler, değişen koşullar karşısında gecikmeksizin yeniden yönlendirmelere başvurur. İşte, küresel ısınma ve beraberinde gelecek gıda krizi için hızlı bir durum değerlendirmesinin tam zamanı. 2008 krizinin dünyada nelere mal olduğunu çoğumuz unutmamıştır. Küresel ısınma etkilerinin izlendiği günümüzde, gıda fiyatlarındaki dramatik artışlar hepimizi endişelendirmektedir. Kaçınılmaz olarak “açlık kapıda mı?” sorusuna takılıyoruz.

 

Gerçekten Gıda Krizi Yolda mı?

 

Günlük ekonomi haberlerinde dünya borsalarında ana gıda maddelerindeki fiyat artışları çoktan medyamıza yansıdı. Bu fiyat artışlarının nedeni özellikle temel gıda ürünlerinindeki düşük  rekoltelerinin yavaş yavaş ortaya çıkması. Aslında dünya çapında küresel ısınma ile ilgili acı beklenti listeleri yıllardır duyulmakta idi. Örneğin Orta ve güney Asya’da tahıl veriminin %30 düşeceği, Afrika’da 2020’lere doğru verimin %50 civarında düşeceği ve birçok bölgenin iklim değişiminden nasibini alacağı günlük gazete haberleri arasında yerlerini almaktadır. Nitekim içinde bulunduğumuz 2012 yılında bile AB’de de mısır rekoltesi %6, Rusya’da buğday rekoltesi %12 düşüş yaşarken ülkemizde de durum farklı değildir. Saman gibi bazı ürünlerimizin dahi katlanan fiyatları şimdiden bazı hayvancılık yatırımcılarını caydırdığı bir gerçek. Kısa bir süre önce G20’lerin “biyoyakıtların artık gıda kaynaklarından el çekmesi” çağrısı gıda krizinin kapıda olduğunun kuvvetli bir belirtisi idi. Son gelişmeler karşısında yeniden toplanacak 20 zengin ülkenin gıda krizi ile ne gibi kararlar alacakları merak konusu.

 

İklim Değişikliği ve Gıda Krizine Karşı Neler Yapmamız Gerekir?

 

DİĞER HABERLER
Dünyayı değiştirebilir: “Yemek Devrimi Günü”

Aslında dünya gıda ürünleri stokları herhangi bir değişiklik göstermemişse de özellikle kuzey yarıkürede 2012 hasatları pek iç açıcı değildir. Bu verim düşüklüğünün gelecekte devemı ana sorumuz. Küresel ısınma verileri maalesef bu saptamayı doğrulamaktadır. Öyle olunca da  var olan ekim alanlarının daha da genişletilme olasılığından başlayarak, mevcut arazilerden daha yüksek performens gösterecek tür – çeşit bazında bitkisel araştırmaların acilen ve yoğun bir biçimde başlatılma zorunluluğu ortaya çıkıyor. Çorak, asidik ve benzeri sorunlu arazileri Brezilya’da olduğu gibi yeni yöntemler ve yeni bitkilerle (Brezilya uzak doğunun (ıIlımal) soyasını tropik koşullara adapte ederek soya pazarında dünya liderleri arasına girdi) tarımsal üretimi artırma fırsatını yakalamak üzere acil planlara gereksinim ortada (http://blog.milliyet.com.tr/gidakrizivebilim, “Brezilya’nın Tarımsal Mucizesi”). Yine sosyo-ekonomik yaklaşımlarla sulama ve benzeri altyapı çalışmaları ile tarımı desteklemek politik tercihlerdendir. Genç nufusu tarımsal üretimde tutma; gelişmiş ülkelerde, örneğin, Fransa’da 430 da, Türkiye’de 60 da olan (o da ortalama 7 ayrı parsel) işletme büyüklüğünün artırılması ve diğer birçok konuda yasal tedbirlere öncelik verilebilir. Bütün sorunlara rağmen tarımsal ihracatını 2011 yılında 18 milyar US$’lara çıkaran Türkiye’nin ileride karşımıza çıkacak küresel ısınmanın olumsuz etkilerini minumumda tutabileceğinin göstergesidir. Bu performansın devamı için ilk aşamada yarının değişecek koşullarında, her farklı ekoloji ve üretim – tüketim koşulu için en tüksek performansı gösterecek bitki tür ve çeşitlerin şimdiden belirlenmeli, ıslahı için şimdiden yeni bir strateji geliştirilmelidir.

 

Yarının Değişen İklim Koşullarına Uygun Yeni Bitki Çeşitlerini Nasıl Geliştirebiliriz?

 

DİĞER HABERLER
'2 Yıldır At Etli Döner satıyor Kimse Bir Şey Demiyor'

Brezilya’nın Afrika’dan getirdiği “SAKALLI DARI”yı[1] (Brachiaria brizantha – (eski taksonomide Panicum brizantha)) genetik materyali hem klasik ıslah ve hem de biyoteknoloji materyali olarak kullanılarak öyle yüksek verimlere ulaşdı ki, açık alan sığırcılığında dört yıl olan kesim ağırlığına ulaşım 20 aya düşürüldü. Şimdi, ülkemizde yüzlerce kültür bitkisinin çok sayıda yetiştirme biçimi, tüketim amacı vardır (ikinci ürün, sera, açık alan, makarnalık – ekmeklik vs) ve dolayısıyle binlerce yeni çeşidin geliştirilmesi gerekmektedir. Bir ıslah programında gereksinim duyulacak genetik materyal toplama, karakterizasyon (fenotipik, moleküler), değerlendirme, saklama gibi temel aşamalar başta olmak üzere melezleme, açılan materyalin seçimi, ön verim denemeleri, bölge denemeleri gibi birçok işleme gereksinim duyulur.  Bütün bunları yıllık rutin araştırmalar için kurulmuş Tarımsal Araştırma Kuruluşlarına bırakmak söz konusu olamaz. Zaten ülkemizde tohumcu kuruluşlara genetik materyal sunacak özel sektör de bulunmadığına göre bu konuda yeni bir sisteme gereksinim doğmakta. İşte gıda krizinin kapımızda olduğu şu günlerde, söz konusu bilimsel araştırmar için bir seferberlik ilanı kaçınılmaz görünüyor. Önce olayın öneminin YÖK ve üniversitelerden başlanarak, TÜBİTAK, tüm kamu araştırma kuruluşlarına, başta TÜRKTED olmak üzere tüm tohumculuk paydaşlarına, siyasi parti ve bürokratlara anlatılması şart. Tek başlı bir organizasyonla ve on binlerce ziraat fakültesi, fen fakültesi araştırma projelerini de devreye sokarak yapılacak başlangıçla, gerek özel ve gerekse kamu ıslah programlarının genetik materyalini sağlayabilecektir. Bu aşamada ilgili bitkiden yararlanan kişi ve kuruluşların, örneğin pamuk ulusal konseyi, un sanayiciler birliği, sebze – meyve ihracatcı birlikleri gibi yüzlerce destek birimleri devreye sokulabilir. Unutulmaması gerekli bir başka konu da, Türkiye’de ıslahçı hakları yasasının çıktığı, artık “hat” (genotip) tescilinin mümkün olabildiği, yani bir genotipi geliştirenin, onun royalite hakkına sahip olabileceğidir.

 

Sonuç olarak denilebilir ki, Türkiye’nin değişecek iklim koşullarında, olasılıkla birçok bitki türü ekim alanlarının yükseklere ve kuzeye kaymasının yanında, değişen koşullara uyacak yeni çeşitler geliştirebildiği takdirde, büyük bir gıda sıkıntısı yaşamayabilecektir. Ne varki böylesine hayati bir konuda toplumumuzda farkındalık yaratarak ve tüm olası katkı odaklarını tek bir çatı altında toplayarak adeta bir bilimsel araştırma seferberliği ilan etmemiz gerekmektedir.  

 


DİĞER HABERLER
Karnavala özel 'portakallı' Adana kebabı

[1] Bu bitki Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesince araştırılmaktadır.


18 Ağustos 2012. 16:37
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x