Gıdaya hile yapanlar ve iftira atanlar


GIDAYA HİLE YAPANLAR, GIDAYA İFTİRA ATANLAR

 Dr. Hüseyin SUNGUR /Veteriner Hekim

Gıda güvenliği çok kapsamlı, çiftlikten sofraya kadar uzanan süreçleri olan, değişik uzmanlık alanlarını kapsayan, denetim ve risk yönetimi gerektiren, Uluslararası standartları olan, Ulusal mevzuatı bulunan bir konudur. Gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için öncelikle güçlü Ulusal bir gıda otoritesine ihtiyaç vardır. Bu otoritenin riskleri algılamak ve yönetmek, denetim yapmak, bilimsel gelişmelere göre mevzuatı güncellemek, toplumu bilgilendirmek gibi görevleri vardır. Gıda, yaşam için gereklidir. Gıdaya erişmek ve sağlıklı gıda tüketmek herkesin hakkıdır. Bu yüzden beslenme ve gıda üzerinde yapılacak her türlü tartışma herkesin dikkatini haklı olarak çekecektir. Bilimsel zeminde yapılacak tartışmalarda mutlaka olmalıdır. Bunları ifade ettikten sonra “gıda terörü” olarak algıladığım bazı yaklaşımlara dikkat çekmek istiyorum. İki çeşit gıda teröristi vardır; “gıdaya hile yapanlar”, “gıdaya iftira atanlar”. Birinci grupla mücadele etmek kolaydır. Çünkü gıda güvenliğini sağlayacak yasalar vardır, gıdanın üretildiği, satıldığı mekânlar bellidir. Gıda deneticileri, gider denetimini yapar gıdadan örnek alır, analize gönderir, hile varsa kolayca tespit eder ve gerekli cezayı keser. Süte su mu katılmış, balda şeker mi var kolayca anlaşılır. Oysa ikinci gruptakiler karmaşık. Yağmur yağdıktan sonra toprak üstüne çıkan mantarlar gibi ara sıra görünürler, ara sıra kaybolurlar. Aşırı tedirgin olduklarından mı yaparlar, meşhur olmak için mi yoksa kaynağı meçhul odaklarının “etki ajanı” mıdırlar ayırt etmek zordur.Bu gibi yanlış bilgilendirmelere, uzmanlık dışında açıklama yapmalara ve iftiralardan sorumlu bir otorite, işleyen bir denetim mekanizması da gözükmemektedir. Yanlışı yapana uygulanan bir yaptırım da yoktur.

DİĞER HABERLER
Çiftçimiz güçlendikçe tarım, tarımımız güçlendikçe ülkemiz kazanacak

Etki ajanlığı belli amaçlar için toplumları yönlendirmek ve kitleleri kendi istedikleri doğrultuda düşünmeye sevk etmek için kullanılır. Başka bir ifade ile etki ajanları toplumun algılarını etkileyerek, bireylerin ya da kitlelerin istenilen şekilde davranmalarını sağlamaya çalışan tetikleyicilerdir. Bunlara her yerde her kılıkta rastlamak mümkündür. Türkiye de son zamanlarda gıda üzerine yapılan tartışmalara baktığımızda, amacın gıda güvenliği konusunda toplumu bilinçlendirmek olmadığı açıktır. Dikkati çeken bir hususta hedef alınan bir gıdanın sağlıksız, tehlikeli ve tüketilmemesi gerektiği yönünde hiçbir bilgi ve araştırmaya dayanmayan iftiraların aynı kişilerce gündeme getirilmesidir. Gıdalara iftira atan bu kişilerin hiçbirisi veteriner hekimlik, ziraat veya gıda mühendisliği eğitimi almamışlardır. Uzmanlık alanları farklıdır. Diyetisyen değildirler, beslenme uzmanı değildirler ama hayal güçleri gelişmiştir. Korku senaryoları oluştururlar. Tavuğu günde üç kez yumurtlatırlar, yediğimiz tavukları tavuk olarak görmezler, ama ak sütün içindeki akı görürler,sakın süt içmeyin derler.

Sanırsınız ki dünyanın bilim çevrelerinin henüz farkına varmadığı bir riski keşfettiler.Ama size bilimsel veri sunamazlar.Bütün bunları söylerken gıdalarda hiç risk yoktur demiyorum.Elbette vardır ve bu riskler uluslararası standartlar ve ulusal mevzuat ile çözülmek zorundadır. Eğer hayvan ıslahı, genetik, beslenme fizyolojisi, veterinerlik, biyoloji alanlarındaki bilimsel gelişmelerden haberdar değilseniz tavukların etli butlu olmasına şaşarsınız. Yumurtaların kümeslerde toplandıktan sonra gramajına göre tasniflendiğini bilmiyorsanız, market raflarındaki, kabuğu temiz, düzgün yumurtaları hormonlu sanırsınız. Son zamanlardaki gıda güvenliği tartışmalarının et,süt ve yumurta gibi hayvansal gıdalarda yoğunlaşması, etki ajanlığı ile beraber düşünüldüğünde akla acaba birileri yerli ürünlerde şüphe oluşturarak Ülke tarımını, hayvancılığını, gıda sektörünü çökertmek ve gıdada bizi dışa bağımlı kılmak mı istiyorlar sorusunu akla getiriyor. Örneğin Anne sütünden sonra en değerli besin ve en ucuz protein kaynağı olan, doğal ambalajı içinde hile yapılamayan tek gıda olan yumurtanın bile hiçbir bilimsel veriye dayanmadan böylesine kötülenmesini neyle açıklayacağız. Süt içme, et yeme, yumurta tüketme. Bizleri birileri mankurtlaştırmak mı istiyor diye de sormadan edemiyorum. Son olarak, şunu söylemek istiyorum; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı çok haklı olarak gıdaya hile yapanları kamuoyuna deşifre ediyor. Gıdaya iftira atanlara karşı bir sistem oluşturmak kamu otoritesine; iftira atanları deşifre etmek de üniversitelere, bilim insanlarına, meslek odalarına ve sivil toplum örgütlerine düşüyor. (Yumbir)

DİĞER HABERLER
Akabane hastalığı korkusu

15 Nisan 2012. 13:04
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

5 Yorum
Eskiler
En Yeniler
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
AYDOSLU
AYDOSLU
12 yıl önce

Tavuk etindeki tartışma gerçek dışıysa çok yazık.bu sektörden milyonlarca insan geçimini sağlıyor şu an satışlar durdu kimse tavuk almıyor.marketlerde satılan sucuklarda tavuk etinin karıştırıldığı belli zaten fiyatlarından anlaşılıyor.dana etinin 25 lira olduğu bir ülkede 20 liraya sucuk satılıyorsa onda bir hile olduğu belli zaten bunu anlamak için dahi olmaya gerek yok.lahmacun kıymalarını kimse ağzına almıyor esas bomba orada lahmacun kıymalarını kim denetliyorsa eğer tavuk taşlığı ve çöpe atılacak yağlar dışında bu kıymalarda birşey varsa nağmerdim.normal etten lahmacunu 4 liradan aşağıya kimse satamaz bunu herkes biliyor ve seyrediyor.

Arz
Arz
12 yıl önce

Tavukçuluk sektöründeki tüm gelişmelere rağmen damızlık konusundaki dışa bağımlılık halen devam ediyor mu? Evet… Kimden alıyorsunuz? Dünyada bunu üreten 5 büyük firma var onlardan. Her yıl damızlık civciv ve yumurta ithal edilerek mi üretim yapılmaktadır. Evet!!! Peki olası bir ambargo veya karantina uygulamasının uzun sürmesi halinde, ülkemizde ne olur? Tavuk üretimi sakata gelir. Aslında “tavuk” değil ürettikleriniz. Gerçek tavuk üretilince tüketici sizi destekleyecektir. Bu olumsuz haberlerin de etkisi var elbet fakat en önemli kıstas ne biliyor musunuz? Hala o güzel mor renkli tavukları yemiş, çorbasının kokusunu hatırlayan nesiller var. Onlar ölünceye kadar siz bu “tavuksu”ları satmakta zorlanacaksınız. Bir üretimin Fransa’da… Read more »

Arz
Arz
12 yıl önce

SEKA yazmışım düzeltiyorum SEK olacaktı.( Süt Endüstrisi Kurumu) . Süt konusu da tavukçuluk gib iaynı dertten muzdarip.

bülent
bülent
12 yıl önce

ARZ yorumunu tesadüfen gördüm alkışlıyorum saygılar.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
5
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x