İzin verilen GDO’lu çeşitler


ÜLKEMİZDE BİYOGÜVENLİK MEVZUATI VE İZİN VERİLEN GDO’LU ÇEŞİTLER

Ahmet Atalık
TMMOB Ziraat Mühendisleri
İstanbul Şube Başkanı

GİRİŞ

Biyoteknolojiyi kabaca iki grup altında tanımlayabiliriz. Geleneksel biyoteknolojide biyolojik sistemler hiçbir değişime tabi tutulmadan kullanılır. Fermantasyon teknolojisi ağırlıklı üretimi (ekmek, peynir, alkol, sirke, yoğurt, vb) kapsar. Modern biyoteknolojide ise genetik mühendisliği vasıtasıyla biyolojik sistemler değişikliğe uğratılır ve çok çeşitli kullanım alanları mevcuttur; tarımda kullanımı yeşil biyoteknoloji, endüstride kullanımı beyaz biyoteknoloji, deniz ürünlerinde kullanımı mavi biyoteknoloji ve tıp alanında kullanımı kırmızı biyoteknoloji olarak adlandırılmaktadır.

Dünyada GDO’lu ürünlerinin ticari amaçlı ekimi ilk olarak 1996 yılında başladı. O dönemde 6 ülkede 1,7 milyon hektar olan ekim alanı, günümüzde 29 ülkede 148 milyon hektara genişledi. GDO’lu ürünlerin ilk tarımının başladığından bu yana geçen 15 yıllık süreçte, GDO’lu ürünlerin ekim alanlarının geldiği nokta, tüm tarım arazilerinin sadece %3′ü düzeyindedir. AB ülkelerinden Fransa 2008 yılında, Almanya ise 2009 yılında çevreye olumsuz etkilerinden dolayı GDO’lu mısır ekimini yasakladı.

GDO’lu ürünlerin ekim alanlarının %84′ü ABD, Kanada, Brezilya ve Arjantin’dedir. Bunlara Paraguay, Güney Afrika, Pakistan, Hindistan ve Çin’i dahil ettiğimizde ekim alanlarının 97′si bu dokuz ülkede yer almaktadır. Diğer 20 ülke ise ekim alanlarının sadece %3′ünü oluşturmaktadır.

ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI’NIN İLK GDO SÖYLEMİ

Ziraat Mühendisleri Odası, ülkemize GDO’ların girdiğini ilk olarak 1998 yılında gündeme getirdi. Ülkemizi yönetenler bu uyarıyı dikkate alıp tedbir almak yerine her zaman yaptıkları kolaycılığı seçerek “siyasi / ideolojik konuşuyorlar” şeklinde kaçamak davrandılar. Oysa Türkiye, o dönemde soya ve mısır ithalatını, bu ürünleri GDO’lu tohumla yetiştiren Kanada, Meksika ve Arjantin’den yapıyordu. 2003 yılında Arjantin’den Türkiye’ye soya taşıyan bir gemi, Brezilya açıklarında Greenpeace tarafından durdurularak ürün analiz ettirildi. GDO’lu çıkınca ülkeyi yönetenlerin inkar edecek bir dayanağı kalmadı.

Her ne kadar ülkemize GDO girişi inkar edilse de Tarım Bakanlığı 1998 yılında yayımladığı bir genelge ile GDO’lu tohumla tarımsal üretimi yasaklamıştı.

GDO’YA HAYIR PLATFORMU KURULUYOR

Dünyada bilim insanlarını ikiye bölen, biyoteknoloji şirketlerinin ülke yönetimleri üzerinde güçlü lobi faaliyetleri yürüttüğü önemli bir konuda Ziraat Mühendisleri Odası, kendi bireysel mücadelesi yanında, mücadeleyi daha geniş bir ölçeğe taşımak amacıyla 2004 yılı başında kurulan GDO’ya Hayır Platformu’nun kurucuları arasında yer aldı ve aktif bir çalışanı oldu.

Platform, 2004 yılı boyunca gerçekleştirdiği salon ve alan faaliyetleri ile GDO konusunu kamuoyu gündemine taşımaya çalıştı.

2005 yılı başlarında Ulusal Biyogüvenlik Yasa Taslağı Tasarısının meclise ulaşması üzerine GDO’ya Hayır Platformu 16 ilde yaptığı “Canavar Domates” kampanyası çerçevesinde topladığı 100 bin imzalı dilekçeyi, TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Yahya AKMAN’a iletti ve yapılan görüşmede GDO’ların zararları konusundaki görüşler aktarıldı. Yasa tasarısının itiraz edilen en önemli maddelerinden bir tanesi, 31 Aralık 2008 tarihine kadar içerisinde insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere direnç gösteren genleri bulunduran ürünler ithal edilebilecekti. Bu insan ve hayvanda antibiyotik direncinin oluşması ve hastalıklarda ilaç tedavisine yanıt verememe anlamına geliyordu. 2005 yılı boyunca TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi milletvekilleri ile Meclisteki ilgili meslekten milletvekillerine, GDO’ların zararları konusunda Ziraat Mühendisleri Odası’nda iki kez bilgilendirme toplantısı yapıldı.

Sonuçta, TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Yahya AKMAN, 2006 yılı başında, konunun ciddiyetinden hareketle yasa tasarısını, dikkatlice tekrar gözden geçirilmesi talebiyle Tarım Bakanlığı’na geri gönderdi.

İLK GDO MEVZUATIMIZ ÇIKIYOR

Tasarının Bakanlığa iadesinden sonra bir an önce doğru bir Biyogüvenlik Yasası’nın çıkarılması beklendi. Ancak yıllar geçti böyle bir yasa gündeme getirilmedi. Bu konu, ülkemizdeki GDO taraftarı lobiler tarafından “GDO’ya Hayır Platformu, ülkemizde biyogüvenlik mevzuatı çıksın istemiyor” şeklinde propaganda malzemesine dönüştürüldü.

Herkes biyogüvenlik konusunda bir yasa beklerken 26 Ekim 2009 tarihli Resmi Gazete’de “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” yayımlanarak yürürlüğe girdi.

YÖNETMELİK ŞİDDETLİ TARTIŞMALARI BERABERİNDE GETİRDİ

Öncelikli tartışma konularından biri, daha yasası çıkmadan sadece bir yönetmelikle GDO gibi önemli bir alanın düzenlenmesi oldu.

En çok tartışılan madde, “Genel hükümler” başlıklı 5. madde oldu. GDO’lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, sağlığı ve çevreyi koruyacak tedbirleri alma, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri bilgilendirme, bu gıda ve yemi piyasadan geri çekme görevinin şirkete verilmiş olması son derece büyük tartışmalara yol açtı. Ya haber vermez de gizlerse ne olacaktı?

Aynı maddenin GDO’lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılmasını yasaklayan fıkrası da son derece büyük tartışmalara yol açtı. Bu fıkrayla zaten GDO’ların zararı kabul edilmiş oluyordu. GDO’lu ürünler bebek ve çocuklar için zararlıysa onların anne ve babaları için zararlı değil miydi? Madem anne ve babalar için zararsızdı (ki onların tüketmesine izin veriliyordu), niçin bebek ve çocukların tüketmesine izin verilmiyordu? Peki, hamile anne karnındaki çocuğunu GDO’ların zararlarından nasıl koruyacaktı? Bakan bu soruya ilginç bir yanıt veriyordu: “%0,9 oranında GDO içeren gıdalar etiketlenecek, anne etikete bakarak bunları almayacak ve bebeğini korumuş olacak.” İyi de %0,9 eşik değer neyi ifade ediyordu. Bilimsellikle hiçbir alakası olmayan bu değer tamamıyla ticari amaçla oluşturulmuş bir değerdi. Yani %0,9 oranında GDO içeren gıda zararlı, %0,8 zararsız diye bir bilimsel veri bulunmamaktadır. Anne %0,9′un altında GDO içeren gıdalarda bir etiket olmayacağı için yine GDO’ya maruz kalacaktı, Bakan haksızdı!

DİĞER HABERLER
Erken Bahar Endişesi Üreticileri Düşündürüyor...!

AB ile tam uyumlu olduğu belirtilen bu yönetmelik aslında hiç de uyumlu değildi. Zira, AB’de bir gıdanın içerisinde bilerek GDO kullanılmışsa, oranına bakılmaksızın etiketinde doğrudan GDO’lu olduğu belirtilmektedir. Ancak kazara bir bulaşma söz konusu ise ya da teknik açıdan GDO kullanma zorunluluğu olduğu durumlarda %0,9 eşik değer uygulanmaktadır.

Yönetmeliğin AB mevzuatından uyumsuz diğer bir noktası da gıda veya yemin %0,5′ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmeyecek olmasıydı. AB mevzuatında böyle bir istisna bulunmakla birlikte 2007 yılında iptal edilmişti. Ancak, 2009 yılında çıkarılan mevzuatımızda AB’nin 2007 yılında iptal ettiği istisnanın yer alması önemli bir uyumsuzluktu. Bu nokta, onay verilmeyen genlerin bu eşik değerin altında olması durumunda ülkemize girişine izin veren önemli bir istisnaydı.

Önemli bir itiraz da GDO’suz ürünlerin etiketinde GDO’suz olduğuna dair ifadelerin bulunamayacağının belirtilmesi konusuydu. Gıdaların etiketinde “alkolsüzdür, domuz yağı içermez” gibi ifadeler yer alırken, “GDO’suzdur” ifadesinin belirtilmesine yasak konması kabul edilir bir durum değildi. Bakan, bunun “Etiketleme Tebliği” ile ilgili bir durum olduğunu söylemesine karşın, bu tebliğde böyle bir engellemeyi sağlayacak hüküm yoktu.

Yönetmeliğin en fazla tartışılan bir yönü de ülkeye GDO’lu gıda ve yemin bundan böyle girip girmeyeceğiydi. Koruma ve Kontrol Genel Müdürü katıldığı tv programlarında, ülkemize GDO’ların girmesinin artık bu mevzuatla yasal hale getirileceğini savunanları cehaletle, okumamakla ve okuduğunu anlamamakla suçluyordu. Bu noktada da yönetmeliğin 11. maddesinin (c) bendini örnek gösteriyordu: “Yapılan analiz sonucunda GDO’lu olduğu tespit edilen ürünün ülkeye girişine izin verilmez.” Ancak sayın Genel Müdür bu bendin başındaki ilgili fıkrayı kamuoyuna okumuyordu: “GDO riski taşıyan ancak, GDO’suz ürün olduğu taahhüt edilen ürünler için aşağıdaki hükümler uygulanır …” Yani, GDO’lu ürününüz için GDO’suzdur diye yalan beyanda bulunursanız ve ürününüzde GDO tespit edilirse, yalan beyanınızdan dolayı GDO’lu ürün ülkeye sokulmayacaktı. Oysa madde “ithalat” maddesiydi ve birinci fıkrasında GDO’lu ürünün ülkemize kabulünde aranacak kriterler yer alıyordu.

Yönetmeliğin adında yer alan “ithalat, işlenme, ihracat, kontrol ve denetim” sözcükleri de ülkemize GDO’ların girmesine olanak sağlayacak bir mevzuat olduğunu gösteriyordu. Ayrıca “izin koşulları” başlıklı 6. maddede de herbir GDO için bilimsel esaslara göre değiştirilmiş gen ya da genler esas alınarak komiteler tarafından risk değerlendirmesi yapılacağının belirtilmesi, GDO’ların ülkemize resmi kanallardan gireceğinin bir diğer göstergesiydi.

YÖNETMELİK ÜÇ KEZ DEĞİTİRİLDİ

Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin üzerinden daha bir ay bile geçmeden 20 Kasım 2009 tarihinde ilk değişiklik yapıldı. Yönetmelik hükümlerine göre GDO’lu gıda ve yemlerin transit geçişleri yasaktı. Yapılan değişiklikle bu konuya ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça belirleneceği yumuşatıcı hükmü getirildi. Yönetmelikte GDO ile ilgili bilimsel ve teknik verileri araştıracak, yorumlayacak ve görüş oluşturacak uzmanlar listesi içinde yer alan Bakanlık temsilcileri yapılan değişiklikle listeden çıkarıldı. Listeden çıkarılan kurumların bağımsız olamayacakları konusunda kamuoyunda kuvvetli itirazlar vardı ve bu dikkate alındı. Yönetmeliğe eklenen geçici madde ile 26.10.2009 tarihinden önce kontrol belgesi alınmış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin AB’nin kabul ettiği kriterlere uygun olması koşuluyla yönetmeliğin “izin koşulları” başlıklı 6. maddesi, “başvuru” başlıklı 9. maddesi ve “ithalat” başlıklı 11. maddesi 1.3.2010 tarihinden itibaren uygulanacaktı. Yani, bazı ürünler için yönetmeliğin getirdiği kısıtlamalar 1.3.2010 tarihine kadar kaldırılmış oldu. GDO’ların konrolsüz girişine olanak tanınmıştı.

Bu değişiklikten tam bir ay sonra 20 Ocak 2010 tarihinde ikinci değişiklik geldi. Bir önceki değişiklikle getirilmiş olan geçici madde iptal edildi. Daha önce kontrol belgesi alınmış ürünler için getirilen istisna 26.10.2009 tarihinden 20.1.2010 tarihine uzatıldı. Yönetmeliğin 6, 9 ve 11. maddelerinin 1.3.2010 tarihine kadar uygulanmayacağı hükmü içine “genel hükümler” başlıklı 5. maddesi de dahil edildi. Yani, GDO’lu gıda veya yemin herhangi bir olumsuzluğu karşısında şirket tedbir almak, bildirmek gibi bir sorumluluk taşımayacaktı; GDO’lu ürünler bebek ve çocuk mamalarında kullanılacaktı; antibiyotik direnç genli GDO’lu ürünler ülkeye girecekti; ürünün içinde ne oranda olursa olsun GDO’lu kabul edilmeyecekti. İstisnalar iyice genişletildi, GDO’lu gıda ve yemlere tam bir serbesti sağlandı.

DİĞER HABERLER
Simav'da jeotermal enerjiyle domates üretimine ilgi

Yönetmelikle ilgili üçüncü ve son değişiklik 28 Nisan 2010 tarihinde yapıldı. Bu değişiklikle “genel hükümler” başlıklı 5. maddenin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırıldı. Bundan böyle artık insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması artık yasak değildi. “İzin koşulları” başlıklı 6. maddeye eklenen bir fıkra ile bilimsel komite AB’de tüketime uygun olduğuna dair onaylanmış genler hakkında değerlendirmeler yaparak uygun gördüklerinin listesini Bakanlığa sunacaktı. En önemli değişiklik olarak da “komitenin görev ve yetkileri” başlıklı 8. maddesine eklenen fıkra ile komiteye AB’de tüketime uygun olduğuna dair onaylanmış genler hakkında değerlendirme yapma ve uygun görülenleri Bakanlığa bildirme görevi verildi.

Yönetmelik değişikliklerinin ardından Tarım Bakanlığı tarafından yayımlanan bir “Uygulama Talimatı” ile GDO’lu gıda ve yemlerin ülkemize hangi şartlarla gireceğinin detaylarının çerçevesi çizildi.

GDO’LU GIDA VE YEMLERİN GİRİŞİNE İZİN VERİLDİ

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Bakanlık Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Koruma ve Kontrol Genel Müdürü Muzaffer Aydemir, Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Arslan, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişçi katıldıkları tüm tv programlarında ve yazılı basına verdikleri her açıklamalarında, 26 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe giren ilk GDO mevzuatından sonra, bu ülkeye artık bir gram dahi GDO’lu ürün girmeyeceğini ısrarla vurguladılar, ama ilerleyen süreçte ne yazık ki dediklerinin tam tersi gerçekleşti!

Konusunda uzman olanlardan ve öğretim üyelerinden olmak üzete 11 kişiden oluşturulan bilimsel komiteler, EFSA, WHO, FAO gibi risk değerlendirmesi yapan kuruluşların bilimsel araştırma sonuçları ile farklı ülkelerdeki üretim ve tüketim durumlarını göz önüne alarak GDO’lu 3 soya çeşidine yem ve gıda, GDO’lu 16 mısır çeşidinden 12′sine gıda ve yem, 4′üne sadece yem, GDO’lu 6 pamuk çeşidine yem, gıda ve pamuk lifi, GDO’lu 3 kanola çeşidine gıda ve yem, GDO’lu 1 şeker pancarı çeşidine gıda ve yem, GDO’lu 1 patates çeşidine endüstride kullanım (kağıt ve kimya), GDO’lu 1 bakteri biyokütlesi ile GDO’lu 1 maya biyokütlesine de yem katkı maddesi amaçlı kullanım izni verdi.

Ülkemize bir gram GDO girmemesi için çıkarıldığı söylenen mevzuat çerçevesinde toplam 32 GDO’nun girişine izin verildi.

Yönetmeliğin “izin koşulları” başlıklı 6. maddesinde, Bakanlığın GDO ile ilgili bilimsel komite kararlarını kamuoyunun görüşüne açabileceği hükmü yer alsa da hiçbir karar görüşe açılmadı.

GDO’ya Hayır Platformu bileşenlerinden Ziraat Mühendisleri Odası, Tüketici Hakları Derneği ile Ekoloji Kollektifi Derneği GDO’lu 32 çeşidin ülkemize girişini durdurmak amacıyla, buna olanak sağlayan “Uygulama Talimatı”nın iptali istemiyle dava açtı. Dava sürmektedir.

BİYOGÜVENLİK YASASI YÖNETMELİĞİNDEN SONRA ÇIKTI

Yıllarca çıkarılması beklenen Biyogüvenlik Yasası, sonunda 26 Mart 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Ancak yürürlüğe girmesi 6 ay sonrasına bırakıldı. Yasanın uygulanabilirliğinin detaylarını gösteren Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelik ile Biyogüvenlik Kurulu ve Komitelerin Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik 13 Ağustos 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmalarına karşın, bu yönetmeliklerin de yürürlüğe giriş tarihleri yasayla birlikte 26 Eylül 2010 olarak belirlendi.

Biyogüvenlik Yasası’nın amacı; bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla biyogüvenlik sisteminin korunması ve uygulanması, bu faaliyetlerin denetlenmesi, düzenlenmesi ve izlenmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemekti.

Yasanın sadece bu amaç maddesi dahi GDO’nun aslında ne denli tehlikeli olduğunu son derece güzel bir şekilde ortaya koyuyordu. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde iyi bir şey üretilmemişti. GDO’lar ve ürünlerinden risklerin kaynaklanabileceği kabul ediliyordu. İnsan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin GDO’ların tehlikesinden korunulması amacı güdülüyordu.

GDO VEYA ÜRÜNLERİ İÇİN BAŞVURU, DEĞERLENDİRME VE KARAR VERME

Yasaya göre GDO veya ürünlerinin ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı çevreye serbest bırakılması, piyasaya sürülmesi ile genetiği değiştirilmiş organizmaların kapalı alanda kullanımına, bilimsel esaslara göre yapılacak risk değerlendirmesine göre karar karar verilecektir. Bu değerlendirme sonucuna göre risk oluşturmayacağı belirlenen başvurular için verilen kararın geçerlilik süresi on yıl olacaktır.

DİĞER HABERLER
TZOB Genel Başkanı Bayraktar "Biz üretemezsek, Türkiye aç kalır"

Herbir GDO ve ürünü için Tarım Bakanlığı’na başvuru yapılacaktır. Alınan başvuruyu Bakanlık Biyogüvenlik Kurulu’na iletir. Kurul 90 gün içinde başvurunun kabul edilip edilmediğini ve diğer değerlendirmelerini Bakanlığa gönderir. Bakanlık 15 gün içinde başvuru sahibine bildirimde bulunur.

Bakanlığın başvuru sahibine bildiriminin ardından başlayan karar alma süresi 270 günü geçemez.

Başvuru sahibi gizli tutulmasını istediği bilgilere ilişkin talebini yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bakanlık bu talebin tamamen veya kısmen karşılanmasına karar vermesi öncesinde başvuru sahibi ile gizlilik talebi hakkında bilgi alışverişinde bulunur.

GDO ve ürünleri ile ilgili yapılan başvurular hakkında risk ve sosyo-ekonomik değerlendirmeye ilişkin bilimsel raporlar, Kurul tarafından, biyogüvenlik bilgi değişim mekanizması vasıtasıyla kamuoyuna açıklanır. Kurul, bu görüşleri de dikkate alarak nihai değerlendirme raporu ile olumlu kararını toplantı tarihinden itibaren en geç 30 gün içinde gerekçeleri, varsa karşı oy gerekçeleri ve imzaları ile birlikte tekemmül ettirmek ve Bakanlığa sunmak zorundadır. Kurul kararları Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer.

Kararın olumsuz olması durumunda, Bakanlık bu durumu başvuru sahibine yazılı olarak bildirir. Başvuru sahibi olumsuz kararın değiştirilmesine sebep olabilecek yeni bilgilere sahip olması halinde, Bakanlığa başvurarak bu olumsuz kararın gözden geçirilmesini isteyebilir. Bu durumda Kurul, sunulan yeni bilgileri dikkate alarak 60 gün içinde kararını gözden geçirir ve sonucunu başvuru sahibine bildirilmek üzere Bakanlığa iletir. Son karar kamuoyuna duyurulur.

Biyogüvenlik Kurulu, risk ve sosyo-ekonomik değerlendirme raporlarını hazırlayan komitelerin kararına uymaması durumunda bu durumu gerekçeli olarak açıklar.

BAŞVURUNUN REDDİ

GDO ve ürünlerinin;

a) İnsan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmesi,

b) Üretici ve tüketicinin tercih hakkının ortadan kaldırılması,

c) Çevrenin ekolojik dengesinin ve ekosistemin bozulmasına neden olması,

ç) Çevreye yayılma riskinin olması,

d) Biyolojik çeşitliliğin devamlılığını tehlikeye düşürmesi,

e) Başvuru sahibinin biyogüvenliğin sağlanmasına yönelik tedbirleri uygulamak için yeterli teknik donanıma sahip olmadığı anlaşıldığı,

durumlarda başvurular reddedilecektir.

RİSK DEĞERLENDİRME, SOSYO-EKONOMİK DEĞERLENDİRME VE RİSK YÖNETİMİ

Yasaya göre herbir başvuru için bilimsel esaslara göre risk ve sosyo-ekonomik değerlendirme ayrı ayrı yapılacaktır. Başvuruda verilen bilgilerin yeterli görülmemesi durumunda yeniden deney, test, analiz ve araştırma yapılması konuları başvuru sahibinden talep edilecektir.

Herbir başvuru için ayrı risk değerlendirmesi yapılır. Risk değerlendirmesinde laboratuvar, sera ve tarla testlerini içeren alan denemeleri ile gıda analizleri, toksisite ve alerji testleri yanında gerekli görülen diğer testlerin sonuçlarının temini görevi başvuru sahibine bırakılmıştır.

Herbir başvuru hakkında karar vermede esas alınmak üzere GDO’ların, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması, tüketici ve kullanıcılar üzerindeki etkilerinin belirlenmesi için sosyo-ekonomik değerlendirme yapılacaktır.

Başvurusu yapılan GDO ve ürünleri için risk ve sosyo-ekonomik değerlendirme sonuçlarına dayanarak risk yönetimi esasları belirlenir. Risk yönetim planının hazırlanması ve uygulanmasından başvuru sahibi sorumlu tutulmuştur.

YASAKLAR

Yasada GDO ve ürünlerine ilişkin aşağıdaki fiillerin yapılması yasaklanmıştır;

a) GDO ve ürünlerinin onay alınmaksızın piyasaya sürülmesi.

b) GDO ve ürünlerinin, Kurul kararlarına aykırı olarak kullanılması veya kullandırılması.

c) Genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi.

ç) GDO ve ürünlerinin Kurul tarafından piyasaya sürme kapsamında belirlenen amaç ve alan dışında kullanımı.

d) GDO ve ürünlerinin bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması.

BİYOGÜVENLİK KURULU

Biyogüvenlik Yasası çerçevesinde oluşturulan Biyogüvenlik Kurulu 9 kişiden oluşmaktadır; Prof. Dr. Hakan Yardımcı-Başkan (Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi), Doç. Dr. Masum Burak-Başkan Vekili (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü, Genel Müdür), Dr. Ahmet Arslan-Raportör ( Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcısı), Prof. Dr. Mustafa Çelik-2. Raportör (Gıda Mühendisleri Odası-Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü, Enstitü Müdürü), Recep Şahin-Üye (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, Genel Müdür), Sabri Kiriş-Üye (Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcısı), Uzm. Dr. Hasan Irmak-Üye (Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcısı), Mustafa Sever-Üye (Ekonomi Bakanlığı, İthalat Genel Müdürlüğü, Genel Müdür), Tanzer Erdem-Üye (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sanayi Genel Müdürlüğü, İthalat, İhracat ve Dış İlişkiler Şube Müdürlüğü, Mühendis).

Kurul en az 7 üyenin katılımıyla toplanır. Üyelerin en az 5′inin aynı yöndeki oyuyla karar alınır.

Biyogüvenlik Kurulu uzmanlar listesini ve bu listeden bilimsel komiteleri, ayrıca bu komitelerin hazırladığı risk ve sosyo-ekonomik değerlendirme raporlarına göre Kurul kararını oluşturur.


30 Ekim 2011. 16:06
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x