Tok,açık halinden anlamak zorunda


Mehmet Reis’e dünya gıda politikalarını, ufukta görünen açlık tehdidini, bu yılki üretimi, fiyatların neden yükseldiğini, çözüm önerilerini sorduk.

Dünyamız  bir yandan gelir dağılımının adaletsizliğinden, küresel ısınmadan, iç çatışmalardan, sel ve kuraklıktan ötürü tarım alanlarının yok olması ve verimsizleşmesiyle; diğer yandan ABD’nin Bunge, Monsanto gibi küresel şirketlerinin başını çektiği GDO mafyasının yerel tohumlara verdiği zararlar ve oluşturmaya çalıştığı bağımlılık, tekelleşme tehlikesiyle karşı karşıya.

Dünyanın bir tarafı açlığın pençesinde yaşama mücadelesi verirken, diğer tarafı obeziteyi yenmek için milyarlar harcıyor ve buradan bir rant devşiriyor.  Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve tarım alanlarının yok olması insanlığa “aç” bir gelecek vadediyor. Petrol savaşlarının yerini gıda savaşlarının alacağını öngörmek hiç de zor değil. Bu konuda duyarlı insanların uyarılarını dikkate almak insanlık için artık bir zorunluluktur.

İçimizden biri; Mehmet Reis yıllardır bu minvalde uyarılarını ve çalışmalarını ciddi bir sorumluluk bilinciyle sürdürüyor. Artık “geleceğimiz” diyeceğimiz gıdanın geleceğine dikkat çekiyor.  Retail News olarak bu çok önemli konuyu Reis’e sorduk ve gıdanın geleceğine dair cevaplar aldık.

Dünyada uygulanan gıda stratejisi hakkında bilgi verebilir misiniz? Dünya durumun aciliyetinin farkında mı?

Tarımsal üretim ve gıda tüm dünya ülkelerinin gündeminde yer almakta, iklim değişimi, nüfus artışları ve kaynakların azalmasından dolayı gıdanın her geçen gün stratejik önemi artıyor. Dünyada yaklaşık bir milyar insan yeterli düzeyde beslenemiyor. Pakistan’da yaşanan sel felaketi ve Somali’deki aç insanların durumunu gören uluslararası kuruluşlar bu tehlikenin ne denli büyük bir tehdit oluşturduğunu vurguluyor ve çözüm üretilmesini istiyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü zirve toplantılarında; dünya nüfusunu doyurmak ve açlıkla mücadele için hükümetlerin yeni politikalar belirlemelerini ve 2050’ye kadar tarımsal üretimlerini yüzde 70 oranında arttırmaları gerektiğine dair uyarılar yapılıyor.

Tarımsal üretimin sadece ekonomik bir unsura indirgenmesini doğru buluyor musunuz?

Tarımsal üretimi sadece ekonomik bir mesele olarak görmek doğru değil. Tarımsal üretimin gıda temini açısından taşıdığı stratejik öneminin yanı sıra toplumun sosyal ve beslenme konusunda da büyük değeri var. Gıdada Geleceğe Yönelik Riskleri birkaç başlık altında kategorize etmek istersek karşımıza şunlar çıkıyor:

• Nüfus artışı • Tüketimin artması • Doğal kaynakların azalması • İklim değişikliği • Bitki ve hayvan sağlığı • Hayvanlardan insanlara bulaşan virüs, bakteri ve parazitler

İnsanoğlunu gelecekte bekleyen en önemli ve en büyük risk doğal kaynakların hızla yok edilmesidir. Bilim adamları genetiği değiştirilmiş tohum, bilinçsiz sulama, aşırı miktarda kullanılan ilaç ve gübrenin tohum yapısını değiştirdiğini ve toprağı verimsizleştirdiğini ifade ediyorlar. Doğanın insanlara bedelsiz sağladığı varlıkların ve hizmetlerin giderek yok edilmesinden dolayı ekolojinin yanında, ekonomik ve sosyal dengeler de bozulacaktır. Hızla artan sorunlar toplumsal ayaklanmaları tetikleyerek dünya ülkeleri arasında çatışmalara yol açabilir.

DİĞER HABERLER
Sayaç takmayan çiftçiye elektrik verilmeyecek

Gıda fiyatları neden sürekli yükseliyor? Bunun altında yatan sebep nedir?

Tarım ürünlerinin fiyatı aslında iki nedenle artar. Ya üretim yetersizdir, ya da üretim girdilerinde anormal tırmanış vardır. Ancak; son yıllarda tarım ürünlerinin fiyatını tırmandıran sebebin sadece üretim yetersizliği ve maliyet artışları olmadığı; değişik nedenlerin olduğu gözlenmektedir.

• Kuraklık ya da aşırı yağışlar ve fazla nem gibi olumsuz hava koşulları üretimi etkilemekte ve verimliliğin azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle tüketimi karşılayacak stoklar elde edilememektedir. Örneği; 2010 yılında dünya tahıl ihracatının önemli bir bölümünü gerçekleştiren Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’da yaşanan kuraklık, Çin, Hindistan ve Pakistan’daki aşırı yağışlar ve seller nedeniyle buğday borsalarında yaklaşık yüzde 70’lere varan bir fiyat artışı oldu. Bu dönem Rusya buğday ihracatını yasakladı. 2011 yılında da ABD, AB ülkelerinde ve Çin’de olumsuz bazı iklimsel sıkıntılar doğdu. ABD’de sıcak ve kuru hava mısır rekoltesini kötü etkiledi ve fiyat artışı oldu. Rusya’da 2011’de rekolte rekor seviyeye çıktı ve ihracat yapmaya başladı.

Ülkelerarası ürün rekolte farklılıkları, bazı ihracat yasakları, korumacılık, ihracat ve ithalat dengelerinin değişimi; gıda borsalarında fiyat hareketliliğine neden olur. •    Son dönemde tarım ürünleri bir yatırım aracı oldu. Değişik nedenlerle arzı daralan ürünler için stok durumu ve ihracat yasakları ile ilgili kriz habercisi gibi yapılan spekülasyonlar dünya piyasalarında tedirginlik, gerginlik ve fiyat kaosu yaratıyor. Bu durum tüm dünyada fiyat istikrarını bozuyor.

• Verimliliğin azalması ve istenilen mahsulün alınamamasının diğer bir nedeni de, bitkilerde oluşan hastalık ve böceğin yapmış olduğu tahribattır. Dünyada son yıllarda daha da sıkça görülen çeşitli bitki hastalıklarından ve farklı böcek türlerinin istilasından dolayı ekili tarım alanları zarar görmektedir. Pek çok ülkede olduğu gibi 2010 yılında ülkemizde de buğdayda kara pas hastalığı, patateste siğil, domatesteki güve ve nohuttaki mantar hastalığı hasadı olumsuz etkilemiştir. Dünyada nohut üretiminde yaşanan olumsuzluk çok ciddi fiyat artışına neden oldu. 2010 yılında dünya borsalarındaki tonu 700-800 dolar civarındaki nohut fiyatları ikiye katlandı. 2011 yılında da nohut üretiminde bir iyileşme olmadı. Dünya borsalarında nohut fiyatlarındaki artış devam etti. İç piyasada yemeklik nohutun kilosu 4 lirayı geçti.

• 2008 yılında petrol fiyatlarının yükselmesinden dolayı biodizele olan  talebin artması nedeniyle tarım ürünlerinin de fiyatları arttı. (2008 yılında petrol fiyatları 140 dolara çıktı, 2009’un Mayıs ayından sonra ise 40 dolara düştü. Ham yağ fiyatı 2008 yılında tonu 1900 dolara çıktı, 2009 yılında ise 650 dolara düştü. Yani petrol fiyatı ham yağ fiyatı ile paralel seyir gösterdi). Tarım ürünlerinin biodizelde kullanılması, tahıl, et ve süt başta olmak üzere temel gıda fiyatlarının artışına neden oluyor. Otomobiller insanların yiyeceğine ortak olmaya başladı. Dünya nüfusunun ihtiyacını karşılayacak şekilde üretim yokken bu iki tüketim nasıl karşılanacak. Bio dizel ile ilgili politikalar yeniden gözden geçirilerek, Uluslararası koordinasyon sağlanmalıdır.

DİĞER HABERLER
Köprü ve otoyol gelirleri 1 milyar liraya yaklaştı

• Fiyat artışlarına neden olan diğer bir etken; Çin, Hindistan ve Pakistan’ın tüketim alışkanlıklarının değişimidir. Dünya nüfusunun belirli bir çoğunluğunu teşkil eden bu ülkelerde son yıllarda buğday, et, yağ ve süt tüketimi artmıştır. Çin buğday piyasasında çok büyük üretici ve aynı zamanda çok büyük bir tüketici konumunda, Çin beslenme alışkanlığının pirinçten buğdaya kaydırmaya başladı. Bu değişim dünya piyasa koşullarını ve değerlerini zorlayacaktır.

Geleceğe dair bu kaygılı duruma küresel ölçekte getirilen uyarı ve öngörüler nelerdir?

FAO başta olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlar, bilim adamları, uzmanlar dünyada nüfus artış hızına göre rekolte artışına ihtiyaç duyulduğunu öngörmektedirler. Kuraklık, aşırı yağış ve seller nedeniyle tarımdaki verimlilik artmazsa; dünyada kıtlık olacağı ve açlığın artacağı, gıda güvencesinin ciddi sıkıntıya gireceği uyarılarını yapıyorlar. Diğer bir uyarı ise, talebin artmasıyla birlikte fiyatların daha da artabileceği, bazı ülkelerde enflasyonun yükseleceği ve bu durumun piyasalarda sıkışıklık yaratabileceği yönündedir.

Dünyada bu yılki üretim durumu nasıl? Stoklar yeterli mi?

Buğday ve pirinç dünya nüfusunun en stratejik besin maddesidir. Uluslararası Hububat Konseyi’nin 24 Kasım 2011 tarihli son raporunda dünya buğday üretimi 2011/2012 sezonunda 683 milyon ton düzeyinde gerçekleşeceğini öngörmektedir. Pirinç üretiminde ise aynı raporda 2011/ 2012 sezonunda 459  milyon ton  miktar öngörmektedir.

Dönem sonu öngörülen tüketim miktarları sonrası dünya pirinç ve buğday stoklarının 2011/2012 sezonunda yeterli olup, sorun olmayacağı ifade edilmektedir. Türkiye’nin başta buğday olmak üzere kuru gıda ürün stokları iç tüketimi karşılayacak durumdadır. 2012 yılı mahsul sezonuna kadar ürün stoklarında  endişe yaratacak ciddi bir durum söz konusu değildir.

Tarımda verimliliğin yükseltilmesiyle birlikte üretim, tüketim ve stok miktarının doğru verilmesi ve yönetilmesiyle olumsuzlukların ve spekülasyonların  önüne geçilebilir.

Bu yıl ucuz ithalat ve bolluk beklemeli miyiz?

Son yıllarda bütün dünya ülkelerinde tarım alanlarının daraldığı, bazı ülkelerde tarım nüfusunun tarımı terk ettiği ifade edilmektedir. Bu nedenle hem tarımsal üretimin, hem de tarımsal verimliliğin önemi artmaktadır. Her ülke stratejik ürünlerini kendi topraklarından karşılayacak üretimi yapmak zorundadır. Hiçbir ülke insanlarını beslemek gibi yaşamsal bir konuyu bir diğer ülkeye ihale edemez ve etmemelidir de. Her devlet iç ve dış spekülasyonlardan halkını ve ülkesini etkilendirmeden “Gıda Güvencesini ve Gıda Güvenliğini” sağlamalıdır.

DİĞER HABERLER
Her 1000 Kişiden 22'si Traktör Kazalarında Ölüyor

Gıdada yaşanacak bir kriz; eğer önlemi alınmazsa sosyal problemleri, güvenlik krizini ve küresel barışı bozan gelişmeleri tetikleyecek boyuta ulaşabilir.

Dünyada yeterli kaynak olduğu halde “açlık” yaşanmasının sebebi nedir?

Gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerin insanları var olabilme mücadeleleri verirken gelişmiş ülkelerin insanları daha çok tüketiyor. Eğer önlem alınmazsa dünyayı, kendini silah ve para gücüyle duvarlar arkasına saklayan zengin bir toplumla, açlık çeken, yoklukla savaşan ve yaşam mücadelesi veren, sayıları her geçen gün artan, fakirliğe mahkûm edilmiş insanların oluşturduğu bir gelecek bekliyor. 2011 yılında kuraklığın ve yoksulluğun pençesinde kalan Somali’de kıtlık ilan edildi. Milyonlarca kişi aç, insanlar çaresiz, çocuklar yetersiz beslenmelerinden dolayı hayatlarını kaybetti. Bu tradeji dünyanın gözleri önünde devam ediyor.

Dünyada silahlanmaya ayrılan paranın çok az bir bölümü dünya nüfusunun açlığına çare olur. Dünya nüfusu 1960 yılında 3 milyar, 1988’de 5 milyar, 2004’de 6 milyar bugün dünya nüfusu 7 milyar 200 bin. Türkiye’de 1927 yılındaki nüfus sayımında 13.6 milyon olan nüfusumuz 1997’de 49.2 milyona 2011’de 73.7 milyona yükselmiştir. Bugün ise yaklaşık 76 milyondur.

Dünyada ve ülkemizde nüfus hızla artıyor. Tarım ve gıda sektörünün önemi bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de artıyor. İklimsel değişiklik farklı bir biçimde dünya tahıl üretimini etkiliyor. Her hasat sezonundan önce tüm dünya ülkeleri kaygılanıyor. Günlük para, faiz, altın piyasalarını, borsalarını takip ederken tüm dünyada iklimsel değişiklikler, tarım ürünlerine yönelik spekülasyonlar, stok durumları, tüketim ve ihracat ambargoları da merak ediliyor ve sıcağı sıcağına izleniyor. Dünyada üreten, tüketen, stoklayan ve ticaret yapan ülkelerdeki değişim dünya ticaretinin yönünü, şeklini ve yapısını önemli ölçüde etkileyecektir. Para ve siyasal gücün her şeyin üzerine çıkması, bencil olmak ve paylaşmamak gelecek nesil için gerçekten ürkütücü ve bir o kadarda düşündürücüdür.

Mahatma Gandhi’nin “yeryüzü herkesin ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Fakat herkesin oburluğunu karşılamaya değil” sözü aç gözlülüğe, paylaşmasını bilmeyenlere en güzel cevap olsa gerek.

Umarım; insanoğlunun çözümsüzlük ve çaresizlik içine düşmeden tarım sektöründe ileriye yönelik Uluslararası koordinasyon çalışmalarıyla çözüm yolunda önemli kararlar alınır ve adımlar atılır.

Retail News/

 


6 Şubat 2012. 12:55
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x