Hayvancılığımızı Adım Adım Batırdık…!
Son zamanlarda meydana gelen “Kırmızı Et” krizininin kaynağı olarak 1986 yılını milat olarak gösterebiliriz.Bugün ortaya çıkan krizi yaratmak için birçok kesim adeta el ele vererek Türk hayvancılık sektörünün felç olmuş hale gelmesine neden oldular.Türkiye’deki kırmızı et krizinin bu duruma nasıl geldiğini sorgularsak,sorunun 3 bölüm halinde geliştiğine şahit oluruz.
1986 YILINA KADAR SORUN YOK
Birinci Bölüm: Türk hayvancılık sektöründe 1986 yılına kadar herhangi bir sorunun olmadığını görürüz.1986 yılından sorna çıkmaya başlayan Güneydoğu olayları, köylerin bazı bölgelerde boşaltılması ve üreticilerin şehir merkezlerine zorunlu göçü et krizinin başlangıcı olarak kabul edilebilinir.Bu olaylardan sonra baş gösteren hayvan azalmalarının en büyük etkenlerinden biri bölgede yapılan her türlü kaçakçılığın bedellerinin canlı hayvan verilerek bu yolla yurt dışına çıkarılmasıdır.Bu durumun sonunda devrin başbakanı Turgut Özal hükümetinin aldığı bir kararla ilk kez canlı hayvan ve dondurulmuş et ithaline izin verildi.Burada hükümetin aldığı karar günü kurtarmaktan başka bir işe yaramadı.Zira damızlık hayvan itlal edilseydi bir kaç yıl sonunda krizin çıkması önlenebilirdi.
30-40 YILLIK DONMUŞ ETLER TÜRKİYE’DE
Turgut Özal hükümetinin aldığı bir kararla ithal kırmızı et’in yolu açılıyor ve ülkemiz dondurulmuş ithal et ile ilk kez tanışıyor.Bu ithalatın ilki, ikinci dünya savaşı sırasında Almanya tarafından dondurulmuş olarak stoklanmış etler oluyor.Bu etlerin bir bölümü yine stoklardan süt tozu ile birlikte Türkiye’ye hibe olarak verildiği biliniyor.Almanya ile birlikte yine 30-40 yıllık stoklanmış donmuş et Arjantin’den de getirilmeye başlıyor. Getirilen etlerin de ne eti olduğu kesin olarak bilinmiyor.Çünkü sivil toplum kuruluşlarının sesi bugünkü gibi çıkmıyor ve şimdi yapılan testlerden de geçmiyor.
EN BÜYÜK KRİZ 2001
Türkiye’nin 86 milyar sadece bankaların batırdığı bir büyük kriz ile tanıştığı 2001 yılında hayvancılık sektörü büyük bir darbe alıyor.Hayvan beslemesinin yüzde 70 oranında girdisini teşkil eden yem fiyatlarının büyük oranda zamlanması neticesinde üreticiler kasaplık hayvanlarını keserken,250 liraya(şimdiki 25 kuruşa) düşen süt fiyatları nedeniyle ineklerin de kesilmesi sonucu hayvancılık sektörümüz büyük deprem geçirdi.
2008 KRİZİ ÜÇÜNCÜ DARBE OLDU
2008 yılı krizi de hayvancılığımızın bitmesine neden olan krizlerin üçüncüsüydü.Bu yılda da yem fiyatlarının büyük oranda yükselmesi neticesinde üreticiler hayvanlarını elden çıkararak kasaplara verdiler.
Bu yılda süt fiyatları büyük oranda düştü ve inekler de kasaplık yapılarak kesime gönderildiler.Bu devrede uzmanların yaptığı hesaplara göre 850 bin ile 1 milyon ikiyüzellibin hayvan kasaplara gönderilerek kesildi.2008 yılında da besilik damızlık hayvan yerine kasaplık hayvan ithal edilerek tüketicilere sunuldu.
Son geldiğimiz noktada da binlerce ton ihale yapılarak kırmızı et ithal edildi.Yapılan bütün planlar tutmadı.Hayvancılık sektörümüzde bir çok kişinin anlamadığı bir eksiklik var ama ne?Çünkü her ekonominin türlü enstrümanı kullanılarak önlem alınmak istendi ama olmadı.
Çünkü hayvancılık sektörümüzde iyi şeylerin de olduğu bir gerçek.Örneğin;Hükümetten ayrı olarak Ziraat Bankası Projeleri devrede.Her isteyen üreticiye 70-100 bin lira kredi sıfır faizle 7 yıl vadeli ve bunun 2 yılı ödemesiz olarak veriliyor.
Bir çok kişinin ve uzmanın birleştiği bir nokta var o da, sektördeki aracıların bu krize neden olduğu bir gerçek.İşletmelerin sayısı 16-19 bin arasında değişiyor.Bunlardan mal toplayan 10 bin civarında işletmenin olduğu belirtiliyor.
KAÇAKCILARA PARA YERİNE CANLI HAYVAN
Hayvancılığımıza darbe vuran en büyük etkenlerden birisi de sınırlarımızda uyuşturucu dahil her türlü kaçakçılıkta para yerine canlı hayvan verildi.Bu sistemin hala geçerli olduğu söyleniyor.Hayvancılığımızın nasıl bu hale geldiğini anlamış oluyoruz.
KÜPELEME KOMEDİSİ
Hayvan sayımızın belirlenmesi ve sağlıklarının kontrolü için küpeleme kampanyasının yapıldığını biliyoruz.Bu küpeleme sırasında ithali olmayan hint ineklerinin bile Türkiye’ye girdiğine ve küpelendiğine de şahit olduk.Bu küpelemeler sırasında üreticilerin Tarım İl Müdürlüğünden ellerindeki hayvanlar kadar toptan küpe aldıklarını öğreniyoruz.İlgililer itiraz etse de, Hint ineklerindeki küpelerle bu iddianın doğru olduğu ortaya çıkıyor.
Elden birşey gelmiyor…Son zamanda her türlü meslek sahibinin de ithalat izni aldığına şahit oluyoruz.Neden atalarımız ”Bindik bir alamete,gidiyoruz kıyamete.”demişler ki?
İTHAL EDİLMESİN DE MİLLET KAÇA ET YESİN?
Son zamanlarda bütün sivil toplum örgütleri ithal ete karşı tavır koyuyorlar.Bu yapılan açıklamaları doğru bulduğumuzu da belirtelim.Bu karar tamam da kırmızı et yok,ithalat yapılmazsa tüketici 100 liraya et yiyecek buna bir çare nasıl bulunacak? Olacakları merak etmiyor musunuz? Hastalığın teşhisi tamam da ,tedavisi için neler yapmalıyız acaba?Et ithalatına karşı çıkan kuruluşların bunun çaresini de, yani halkın da ucuz et yemesi için ne gibi uygulamaların gündeme gelmesini de dile getirmeleri gerekiyor.
SPEKÜLATÖRLER PİRİNÇTE DE
AYNI UYGULAMAYI YAPACAKLARDI
Halkın gıdası ile oynamayı adet haline getiren spekülatörler pirinç için de aynı oyunu oynayacaklardı fakat kısa sureli bir ithalat oyunları bozdu ve pirinç fiyatları hemen geriledi.Pirinçte olan bu uygulamanın kırmızı ette neden olmayacağını birilerinin mantık çerçevesinde tüketicilere ve sektöre anlatması gerekir.