Tarımda Küçük İşletmeler ya da Aile Çiftçiliği Tarımın Zaafı mı?


52373432xWgPqr_ph

 

 

Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI / mustafa.kaymakci68@gmail.com

 

Dünya yaşama geçirilen tarım politikaları ile küçük ve orta ölçekli işletmelerle gerçekleştirilen aile çiftçiliği yok edilmeye çalışılıyor. Onların yerine tekelci gıda ve tarım şirketleri tarafından, endüstriyel tarım,bir başka deyişle büyük dev işletmelerle yapılan şirket tarımcılığını ve sözleşmeli tarım modeli öne çıkarılmak isteniyor. Bu modelle bir yandan endüstriyel tohum, ilaç ve kimyasal gübre gibi girdilere sürekli pazar yaratıyorlar, bir yandan da kendilerine bağlanan büyük tarımsal işletmelerin ürünlerini işleyip pazarlıyorlar. Bu durum, çok uluslu şirketlerin gelişmekte olan ülkeleri toplumsal ve siyasal açıdan kolaylıkla denetlenmelerine de olanak sağlıyor.

 

TARIMDAKİ KÜÇÜK İŞLETMELER, TARIMIN ZAAFI DEĞİLDİR!
Türkiye’de de benzer politikalar sahneye konuluyor. Tarımla doğrudan ilgisiz iyi niyetli kişiler ve hatta mürekkep yalamış kimi sağ ve sol okumuşlar bile,Türkiye’de tarımsal sorunlarının nedenini “Tarımda Küçük İşletmeler ya da Aile Çiftçiliği’ne bağlıyorlar.Bu yaklaşımın sorgulanması gerekiyor.
Aslında, Türkiye’nin tarımda en büyük zaafı, ülkesel anlamda bir tarım politikası olmayışından kaynaklanıyor. İkinci zaafı, çiftçi örgütlerinin güçsüzlüğüdür. Bu bağlamda tarımın zaafı küçüklüğünden değil, ekonomik olarak örgütlenmenin neredeyse olmayışından ileri geliyor.
Dev tarımsal işletmeler ile aile çiftçiliği arasında yapılan karşılaştırmalarda,verimlilik katsayısını öne çıkaranlar var.Bununla birlikte uzmanlar, işletmelerin verimlilik açısından karşılaştırılmasında,salt işçiliği dikkate alan verimlilik katsayısı yerine, toplam etmen verimliliğinin dikkate alınması gerekliliğini dile getiriyorlar. Toplam etmen verimliliği ise katma değer ya da net gelirin sosyal fırsat maliyetleri ile değerlendirilmiş olan üretim etmenlerinin toplamına bölünmesiyle bulunuyor. Gelişmekte olan ülkelerde emek daha bol, dolayısıyla fırsat maliyeti daha düşük olmasına ek olarak toprak ve sermayede daha düşük maliyetlidir. Bu nedenle küçük işletmeler daha yüksek bir toplam verimliliğe sahip olmaktadırlar .
Diğer yandan küçük işletmelerin ölçek sorunu, kamu yatırım ve hizmetlerinin sağlanması ve kooperatifleşme ile aşılabilmektedir. Örneğin, devlet sulama tesisleri, girdilerin tamamında desteklemeler, yine girdi ve çıktıların değerlendirilmesinde kooperatifleşme, ortak makine parkları gibi.
KÖYLÜLERİN TOPRAK EDİNME HAKKI ENGELLENMEMELİ!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI,Sırası gelmişken bir tartışmayı da burada yapmak gerekiyor; Tarımda işletme büyüklüğü ve mülkiyetin kime ait olması konusunda doğru seçenek nedir?
Geçmişte reel sosyalist ülkelerde de kapitalist işletme modeli, kapitalizm ile yarışmada temel alınmıştı. Bu anlamda sovhoz ya da kolhoz denilen büyük işletmeler devreye sokuldu, küçük ve orta ölçekli işletmeler dışlandı. Anılan işletmelerde, endüstriyel tarımın sakıncaları yanında, ortaya çıkan en önemli konu, tarım işçilerinin yabancılaşması oldu. Çünkü işletmelerin devlet mülkiyetine dönüştürülmesi yaklaşımı, köylülerin toprak edinme hakkı ve isteğinin önüne geçemedi.
Özce,ister kapitalist, ister reel sosyalist ülkelerde dev işletmeler modeli yerine, insanlara toprak edinme hakkı sağlayan ve aile iş gücünün egemen olduğu küçük ve orta ölçekli işletmeler modeli, insan doğasına şimdilik daha uygun bir model olarak ortadadır.
Türkiye gibi ülkelerde, sorunun toplumsal yanı da vardır. İşin bu yanı ihmal edildiği için kırlar boşalmakta, kentlere gelen insanlara sanayi ve hizmetler sektöründe yeterli iş yaratılmadığı için işsizlik ve yoksulluk artmaktadır. ‘’Tarımda Küçük İşletme Kalmasın” diyenler bütün bunları düşünmek zorundadır.
İşletme ölçeği ile ilgili iki anımsatma yaparak yazımı bitireceğim. Bunlardan birincisi AB’ de işletme büyüklüğü ile bilgilerin saptırılmasıdır. Bu konuda bir art niyet olduğu görülmektedir. AB’de dev işletmeler yaygın değildir. Örneğin süt inekçiliği açısından büyük işletme olarak kabul edilen 100 baş ve üzeri işletmelerin payı Fransa’da %1, İtalya’da %4, Almanya’da %3,8, Polonya’da binde 1’dir. Bu ülkelerde Türkiye’ye göre biraz daha büyük, ancak Türkiye’deki gibi aile işletmeleri egemendir. Sorunlarını, kooperatifleşme ile çözmüşlerdir. İkincisi şudur; Türkiye’de süt sığırcılığında kriz olduğunda kapananlar önce büyük işletmeler olmaktadır. Köylü işletmelerin hayvan sayıları azalmakla birlikte, varlıklarını devam ettirmektedirler.

DİĞER HABERLER
FİSKOBİRLİK'te hedef 20 bin ton alım

5 Ocak 2014. 21:38
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x