AB Organik Tarım Hedefini Genişletiyor


Prof. Dr. Nazımi Açıkgöz

“Avrupa’nın Geleceği Konferansı” ve benzeri arayışlar, AB’ni 2050’lere ağırlıklı olarak çevre ve ekonomi konularında yeni stratejiler geliştirmeye yönlendirdi. İlk aşamada “Avrupa yeşil mutabakatı”, “Halkın hizmetinde bir ekonomi”, “Dijital çağ için bir Avrupa”, “Avrupa yaşam tarzının desteklenmesi, “Dünyada daha güçlü bir Avrupa”, “Avrupa’da demokrasi için yeni itici güç” gibi başlıklar öne çıktı.  Bunların ilki “Avrupa yeşil mutabakatı” bu yazının odağını oluşturacaktır. Çevre ve sosyal konularda sürdürülebilirliğe en fazla sahiplenen AB, 2019 yılının Ekim ayında bu duyarlılığını bir adım ileri taşıyarak Avrupa Yeşil Mutabakat (European Green Deal) paketini resmileştirmiştir.

AB YEŞİL MUTABAKATI yıllardan beri iklim değişikliğiyle mücadele, sera gazı emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kullanımı gibi başlıklar başta olmak üzere çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik konularında kesin ve iddialı adımlar atılacağının taahhüdü niteliğinde bir inisiyatifler paketidir. 2019 yılında yasallaştırılan hedefler şu 7 politika alandan oluşmaktadır: 1. temiz enerji, 2: sürdürülebilir sanayi, 3. inşaat, 4. tarladan çatala, 5. kirliliğin ortadan kaldırılması, 6. sürdürülebilir hareketlilik ve 7. biyoçeşitlilik.

Avrupa komisyonu 20 Mayıs 2020 tarihinde “sürdürülebilir gıda sistemlerini” çerçevesinde “tarladan çatala” ve “sağlıklı ve çevre dostu gıda” konularının detaylarını açıkladı. Yeni gıda sistemine geçişle çevresel, sağlık ve sosyal faydalar ve ekonomik kazanımlar sağlayabileceğini ve krizden kurtulmada etkili olabileceği beklenmektedir. Burada gıda üretimi ve tedarikinin çeşitli boyutları: 1. nötr veya olumlu bir çevresel etki; 2. yeterli, besleyici ve sürdürülebilir gıdaya erişim ve 3. Gıda temininde adil bir ekonomik ortamın sağlanması hedeflenmektedir.

DİĞER HABERLER
Tarımda "Gen"

Tarım sektörünün daha sürdürülebilir hale getirilmesi için şu eylemler belirlenmiştir:

• CO2 emisyonlarının ortadan kaldırılması;

• Enerji verimliliğinin geliştirilmesi;

• 2030 yılına kadar kimyasal pestisitlerin kullanımında%50 azaltma;

• 2030 yılına kadar gübre kullanımının en az%20 azaltılması;

• Daha sürdürülebilir bir hayvan sektörü, hayvan refahı ve bitki sağlığı için önlemler;

• 2030’a kadar çiftçilik ve su ürünleri yetiştiriciliğinde AB’nin antimikrobiyal satışlarında%50 azaltma;

• 2030’a kadar organik tarım alanlarında %25’i ve organik su ürünleri yetiştiriciliğinde belirli bir artış;

• Balık ve deniz ürünleri üretiminin sürdürülebilirliğini artırmak için önlemler;

• Rekabet kurallarının açıklığa kavuşturulması ve haksız ticaret uygulamalarının izlenmesi.

AB’de organik tarım alanı, 2009’da 8,3 milyon hektar iken, 2019’da 13,8 milyon hektara yükseldi. Bu toplam kullanılan tarım alanının %8,5’ini oluşturmakta. Tabiiki cirolarda da aynı artışlar izlenmiş ve son on yılda 18 milyar €’dan 41 milyar €’a ulaşılmıştır.

Organik tarımın ortaya çıkışı, hiç kimse tarafından reddedilemeyecek bir mantığa dayanmaktadır. Klasik tarımda kullanılan gübre ve ilaç gibi kimyasalların sağlık ve çevre açısından yarattığı sorunlar nedeniyle başlatılan organik tarım, ne yazık ki verim açısından klasik tarımın gerisinde kalmaktadır. Grafikte[1] izlendiği gibi organik buğday verimi, bazı ülkelerde klasik tarımda alınan verimin ancak %40’ında kalmaktadır. Organik tarımda birim alandan alınan verimin, klasik tarıma oranla düşük olmasının ana nedeni, limitli besin ortamında maksimum verimi sağlayacak genotip ve çeşitlerin henüz geliştirilmemiş olmasıdır.

DİĞER HABERLER
EİB’ten Temmuz ayında 1 milyar 238 milyon dolarlık ihracat

Klasik ürünlere göre %150 daha fazla fiyat bulan organik ürünler sektörünün birçok sorunu olacağı muhakkak. O nedenle sertifikasyon üst kuruluşları sürekli yeni standartlar hazırlamak zorundadırlar. Biyo etiketleme, ilaç- gübre kalıntı izlenmesi, eşik değerlerin oturtulması gibi birçok konu, yine devreye giren yeni yetkilileri tetikte olmaya zorlamaktadırlar. Bütün bunlara ithalat – ihracat da katılırsa işin pek kolay olmayacağı ortaya çıkar. Nitekim İtalya’nın Romanya’dan ithal ettiği organik sertifikalı, fakat kurallara uymayan buğdayı, Almanya’nın organik sertifikalı 40 ton çileği gazetelere yansıyan yalnız birkaç örnek[2].

Pandemi ile savaşta AB ülkelerinin 5 farklı ekonomik gurupta yer aldığı ve bazılarının özellikle yeterli gıdaya ulaşımda sorunlar yaşadığı günümüzde, organik tarıma destek vermekle ne derece doğru hareket ediliyor? Organik ürünlerin, yüksek fiyatları nedeni ile ancak gelir düzeyi yüksek olan kitlelerce tüketileceği yadsınamaz. Yani fakir kesim, organik ürün pazarında “yoktur”. Fakat organik tarım, Türkiye dahil, birçok ülkece desteklenmektedir. Ne var ki son zamanlarda besin değerleri bakımından organik-klasik ürünlerde izlenen farksızlık nedeniyle[3] söz konusu organik desteklere sıcak bakılmamaya başlanmıştır. Nitekim Birleşik Krallık bu fasılda ayırdığı fonun harcanmasını durdurmuştur[4]. Acaba, o fakir kesimin hiç yararlanmadığı, nüfusun sadece %4’lük zengin kesimin yararlandığı organik pazarı desteklerken “AB FAKİRDEN KISIP ZENGİNE Mİ VERİYOR? Özellikle 2019 verilerine göre AB nüfusunda %21,1’i yoksulluk ve sosyal dışlanma yaşarken[5]!

DİĞER HABERLER
Transgenik Buğday da Çiftçinin Hizmetine Sunuluyor

[1] http://ec.europa.eu/agriculture/rica/pdf/FEB4_Organic_farming_final_web.pdf

[2] https://www.euractiv.com/section/agriculture-food/news/organic-farming-improved-but-still-flaws-with-traceability-eu-auditors-find/

[3] http://www.foodsafetynews.com/2012/09/organic-food-not-proven-healthier-or-safer-study-finds/#.VR-ztPmsWSo

[4] http://www.freshplaza.com/article/124455/UK-Dont-waste-your-money-on-organic-food

[5] https://ec.europa.eu/eurostat/web/products-eurostat-news/-/edn-20201016-2


3 Mayıs 2021. 12:26
0 0 Oylar
Okuyucu puanı
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x