Et Piyasası Fena Kokuyor


Önce canlı hayvan sonra karkas et ithalatı derken, şimdi de büyük markalara ait etlerde virüs tespit edildiği haberleri ile çalkalanan kırmızı et sektöründe yaşananlar, besicileri çileden çıkardı. Özel sektöre et ithalatı izni verilmesiyle birlikte yerli etin gözden düşürülmeye çalışıldığını öne süren besiciler, “virüslü et” iddialarına karşı Türkiye genelindeki ürünlerini tahlil ettirip sonuçları kamuoyuna duyurma kararı aldı.
Türkiye’deki et üretiminin belkemiğini oluşturan Doğu Anadolu Tarım Üreticileri ve Besicileri Birliği Başkanı Nazmi Ilıcalı, tüketicilere yerli etin güvenilmez ve pahalı olduğu fikrinin yayılmaya çalışıldığını öne sürdü. Ilıcalı, “Önce canlı hayvanı ithal edip burada keseceğiz dediler, sonra vazgeçtiler karkas et getireceğiz dediler. Etten hiç anlamayan şirketler, bir bakıyoruz et üretimine giriyor. Et piyasasında bir şeyler dönüyor ama tam anlam veremiyoruz” dedi. Türkiye’de 250’den fazla besicinin yetiştirdiği hayvanlara konuna kadar güvendiğini vurgulayan Ilıcalı, “Virüs haberleri, en çok bizi olumsuz etkiliyor. Sonuçta büyük markalar eti biz besicilerden alıyor. Kendimizi temize çıkarmak için Türkiye genelindeki besi çiftliklerinden numuneler toplayarak tahlil ettireceğiz ve sonuçları önce Tarım Bakanlığı’na sonra kamuoyuna duyuracağız” diye konuştu.
 
Et sektöründe baş döndüren trafik
Türkiye kamuoyunun yaz başından beri tartıştığı et ithalatı konusu, Et Balık Kurumu’nun canlı hayvan ithalatına vize çıkması ile tartışılmaya başlandı. Canlı hayvan ithalatı başladı ama piyasadaki yüksek fiyatların ateşi bir türlü düşmedi. Fiyatları düşürmek için bu kez hükümet özel sektöre et ithalatı izni verdi. Et ithalatına izin çıkmasının ardından kasaplık et ithalatında gümrük vergilerinin yüzde 40’tan yüzde 30’a düşürüldü. Böylelikle önümüzdeki dönemde birçok şirketin et ithalatı yapmasının da önü açılmış oldu. Öte yandan et üreticileri ve meslek kuruluşları, özel sektöre et ithalatı izni verilmesinin Türkiye’de besiciliği çok olumsuz etkileyeceği görüşünde birleşiyor. Türkiye’de hayvanı ve damızlık sayısının artırılması gerekirken, karkas yani kesilmiş et ithalatının önünü açılmasının hayvancılığa vurulan büyük bir darbe olduğunu iddia eden sektör temsilcileri, ithalatta “hurda et” adı verilen eskimiş etlerin Türkiye’ye girişinde nasıl tahlil ve denetim yapılacağı konusunun aydınlatılması gerektiğini vurguluyor.
 
Yerli ette virüs mü var?
Tüm bunlar yaşanırken ortaya çıkan “virüslü et” skandalı ise, “et sektöründe neler oluyor” sorusunu gündeme getirdi. Önce dünyanın en büyük hamburger zincirlerinden Burger King’in Türkiye’de satın aldığı 164 bin hamburger köftesinde salmonella ve listeria virüslerinin tespit edildi. Etleri Burger King’e satan TT Gıda’nın Tarım Bakanlığı tarafından soruşturulduğu ortaya çıkarken, sektör kaynakları şirketin Burger King’e yüklü miktarda borcu bulunduğunu belirtiyor. Bu gelişmelerin hemen ardından virüs tespit edilen etlerin piyasaya sunulduğuna ilişkin iddialar ortaya atılırken, Maret’e ait hamburger köftesi ve dilimli dana jambonlarında da aynı cins virüs tespit edildiği öne sürüldü. Türkiye’nin et ihtiyacını karşılayan, büyük firmalar dahil et satışı yapan tüm kuruluşlara et tedarik eden besiciler ise, son dönemde sektörde yaşananlara ve özellikle “virüslü et” tartışmalarına isyan etti.
Referans’a konuşan Doğu Anadolu Tarım Üreticileri ve Besicileri Birliği Başkanı Nazmi Ilıcalı, önce et firmalarına oradan da mağaza zincirlerine ulaşan etlerin kaynağının besiciler olduğuna işaret ederek, “Bizden gelen etlerde sorun çıkması mümkün değil. Et Balık Kurumu’nun bu konudaki denetimleri çok yüksek seviyede. Biz aynı etleri Milli Savunma Bakanlığı’na da veriyoruz” dedi.
 
Etten anlamayanlar şirket kuruyor
Besiciler olarak kendi etlerine olan güvenin tam olduğunu vurgulayan Ilıcalı, etlerinin sağlık standartlarına uygun olduğunu ispat etmek için Türkiye genelindeki besi çiftliklerinden alacakları et örneklerini laboratuarlarda tetkik ettireceklerini ve sonucu Tarım Bakanlığı’na bildireceklerini söyledi. Şu anda Türkiye’de 250’nin üzerinde besici bulunduğuna işaret eden Nazmi Ilıcalı, “Konya, Kayseri, Tekirdağ, Samsun, Tokat bölgelerindeki besicilerle yakın temasımız var. İddialar karşısında birleşerek hareket etmeye mecburuz. Et ithalatının serbest bırakılmasıyla zaten sektör bir karmaşanın içine girdi. Biz de kendi itibarımızı korumak üzere harekete geçiyoruz” şeklinde konuştu. Et fiyatlarındaki artışın besiciler ile ilgili olmadığının altını çizen Ilıcalı, şöyle konuştu: “Bugüne kadar Et Balık’a kestirdiğimiz fiyatlara bakın, etin kilosu 15 liranın üstüne hiç çıkmadı ama kamuoyuna başka türlü yansıtılıyor. En zengin muhitlerdeki kasapların fiyat tarifesi, sanki Türkiye genelinde uygulanıyormuş gibi gösteriliyor. Bu kasıtlı yapılıyor gibime geliyor. Sonunda fiyatları düşürmek için yapılacak tek şey ithalat dediler. Önce canlı hayvanı ithal edip burada keseceğiz dediler, sonra vazgeçtiler karkas et getireceğiz dediler. Etten hiç anlamayan şirketler, bir bakıyoruz et üretimine giriyor. Et piyasasında bir şeyler dönüyor ama tam anlam veremiyoruz.”
 
İBB, sektöre ‘Halk Et’ ile girmeye hazırlanıyor
Et ithalatına izin çıkması ile sektörde taşlar yerinden oynamaya başlarken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) de sürpriz bir kararla et sektörüne gireceğini açıkladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul genelinde “Halk Ekmek” benzeri yapılanmayı “Halk Et” olarak hayata geçirmeyi planladıklarını söyledi. Topbaş, önceki gün yaptığı açıklamada, “Halk et ile ilgili bazı çevrelerden teklifler, öneriler geldi. Biz arkadaşlarımıza böyle bir çalışma yapmalarını istedik. Ayrıca semt kasapları ile onlarla ilgili dernek ile görüşmelerini önerdik. Henüz bize somut bir sonuç gelmedi” diye konuştu. Halk Et’in ‘Et Balık Kurumu’ tarzında bir yapıya sahip olacağını belirten Topbaş, “Etler devletimizin ilgili kurumu tarafından tedarik edilecek veya büyük et işlemi yapan yerlerden bunu tedarik etmek suretiyle daha ucuza verme imkanı olabilir mi? Mevcut semt kasapları da bu sisteme dahil olabilir mi? Onların da mağdur olmasını istemeyiz. Böyle bir çalışma yapıldı. Henüz bir karar verilmedi. Üzerinde tartışıyoruz, somut bir adım yok şu anda” şeklinde konuştu.
 
 Hayvanların yüzde 10’u büyük şirketlerin elinde
*Türkiye’de 2,2 milyon büyük ve küçükbaş hayvan var.
*Hayvanların yüzde 10’u büyük besici firmaların elinde bulunuyor.
*Büyük markalar dışında besicilik yapan 250’nin üzerinde yerel besici var.
*Yerel besiciler, ihtiyaç halinde büyük firmalara et satıyor.
*Etin kesimi anlaşmalı mezbahalarda gerçekleştiriliyor.
*Kesim işlemini denetlemek için en az 1denetim elemanı görevlendiriliyor.
 
Virüs demek yanlış
“Virüslü et” tartışmasında adı geçen salmonella ve listeria adlı mikro organizmaların “virüs” diye tanımlanmasının yanlış olduğunu dile getiren İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojilisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Harun Aksu, “Bunlar aslında virüs değil, bakteri. Böyle tanımlanması daha doğru” dedi. Söz konusu bakterilerin ete bulaşma ihtimalinin en yükeğe çıktığı sürecin kesim süreci olduğunu ifade eden Aksu, “Kesimden sonra da etler sıkı bir ambalaj içinde değilse, karkas halinde ise bakteri kapma ihtimali var. Besiciler anlaşmalı oldukları mezbahanelerde kesim yaparlar ve kesim sırasında en az bir tane denetim görevlisi bulunur. Dolayısıyla besiciden çıkan etin kesim sonrasında bakteri kapması ihtimali vardır ama daha düşüktür” diye konuştu.

DİĞER HABERLER
EBK, Dondurulmuş Sığır Eti İhalesi Yapacak

Deli dana hastalıklı etler mi geliyor?
Et ithalatı yapılacak 6 ülke deli dana sabıkalı

 
Tarım Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, sığır eti ithalatı yapılabilecek ülkeleri açıkladı. Almanya ve Polonya’nın da bulunduğu ülkeler, deli dana tehlikesini de ortaya çıkardı. Zira, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’ne göre (OIE), Almanya, Ekim2009 itibarıyla deli dana hastalığı enfeksiyonunun bulunduğu ülkeler arasında yer alıyor. Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, İsveç, Yunanistan ve Polonya’da ise aynı tarih itibarıyla “bildirilmiş hastalık” bulunmuyor. Ancak 6 ay önce bu ülkeler OIE’nin “klinik hastalık” kategorisinde yer alıyordu.Bilim adamları, deli dananın birkaç ayda yok olamayacağını, aynı ülkedeki hastalık bulunan bölgelerden bulunmayanlara bulaşabileceğini, bunun yanı sıra OIE’ye hastalığı bildirmeyen ülkelerin de bulunabileceğini söylediler. Devlet, kontrol için kesim yapılacak ülkelere veteriner gönderse de bunun yetersiz kalacağını belirten uzmanlar, “Hayvanın beynindeki deformasyon anlamına gelen deli dana hastalığının teşhisi için, hayvandan bir süre kan alıp incelemek gerekiyor. Bakanlığın yurtdışında laboratuvar çalışması yapmasına imkân yok” dediler.


20 Eylül 2010. 07:16
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x