“Schengen” Vizesi Yerine Dört Ülkeden “ŞAMGEN”


Başbakan Erdoğan’ın hayali gerçek mi oluyor?
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu ve Arap dünyası ülkelerine “Şengen uygulaması”nı örnek göstererek  Kendi  “Schengen”imizi  kuralım çağrısı yapmasının ardından bugün çok önemli bir adım geldi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İstanbul’da düzenlenecek zirve ile Türkiye, Lübnan, Suriye ve Ürdün arasında 4’lü ticaret ve serbest vize uygulaması ilan edileceğini söyledi.

Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Suriye’yi kapsayan 4’lü ticaret ve serbest vize uygulaması çerçevesinde düzenlenen toplantıda, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Dışişleri Bakanlığı’nda bir araya geldi.

Toplantı öncesi basın mensuplarına açıklama yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önemli bir inisiyatifin koordinasyonu için bir araya geldiklerini söyledi. Haziran 2010 tarihinde 4 ülkenin dışişleri bakanları olarak yüksek düzeyde işbirliği konseyi anlaşması imzalandığını ifade eden Davutoğlu, “Türkiye’nin daha önceden komşu ülkelerle gerçekleştirdiği yüksek düzeyde stratejik işbirliği mekanizması anlaşması vardı. Bu şekilde bütün komşu ülkelerle yüksek düzeyde ikili ilişkiler mekanizması kuruldu. Daha sonra Türkiye, Lübnan, Suriye ve Ürdün arasında başbakanımız temasları ile dörtlü düzeye çıkardık. Dört ülke arasında serbest ticaret ve serbest vize anlayışına dayanan çalışma başlattık.” dedi.

Sektörel bazda Türkiye’nin ticaret, Suriye’nin enerji, Ürdün’ün ulaştırma ve Lübnan’ın turizm koordinasyonunu sağlayacağını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti: “Dört ülkenin sektörel bazda toplantısı sonrası Şam’da bakanlar düzeyinde toplantı yapılması, Ocak ayı veya Şubat ayı başında İstanbul’da düzenlenecek bir zirve ile dörtlü ticaret ve serbest vize bölgesinin ilanını düşünüyoruz. Başbakanın ziyareti sonrası Türkiye-Lübnan arasındaki serbest ticaret anlaşması tamamlandı. Böylece, dört ülke arasında ikili olarak serbest ticaret ve vize uygulamasına geçildi. Bölgenin geleceği ve kaderi açısından bu çalışma büyük önem arz ediyor.”

NE DEDİLER?

USAK Başkanı Özdem SANBERK:

“Başka opsiyonlara açığız, AB külahını önüne alıp düşünsün”

“Başbakan’ın bu önerisi, siyasi bir mesajdır. Avrupa Birliği’nin yıllardan beri Türkiye’ye karşı güttüğü ciddi oyalama siyasetinin bizde yarattığı tepki olarak görüyorum. Böyle bir proje Türkiye’nin değişen politikasını ifade etmiyor, bir siyaset adamı tepkisini alternatiflerini sunarak belirtiyor. Keşke böyle bir şey olabilse, bunlar kolay şeyler değil tabii… Bunu eksen kayması meselesine oturtacak olursak, ben bu eksen kaymasına daima şunu söylerim: Türkiye’nin boyutları büyüdü ve çeşitlendi, artık kendi alanına sığmayan gayri safi milli hasılaya kavuştu, bir trilyon dolara giden bir rakamdan bahsediyoruz. Bu tabii şimdiye kadarki siyasi ve diplomatik alanların dışına taşan bir Türkiye, buralarda çıkan fırsatları değerlendirecek. Bu bir tarafa sırt dönmek değildir, AB ve Ortadoğu ilişkileri bir arada yürütülebilir, yeter ki AB de kendi içerisinde bir ortak görüşe sahip olsun ama o da yok. O belirsiz ortama karşı biz de Avrupa ya da Amerika haricinde alternatif arıyoruz.Türkiye’nin gerçekten bir eksen değiştirmesi pek mümkün görünmüyor ki ben bunu ancak NATO’dan çıkması ve Avrupa Birliği sürecinden vazgeçmesi olarak görüyorum ve o baki kaldığı sürece eksen değişme meseleleri ancak spekülatif olabilir. Bir siyaset adamının bu tür beyanlarda bulunması politikaları güçlendiren bir şeydir. Bu sayede herkes külahını önüne koyup düşünebilir. Bu bir tehdit değil, Türkiye’nin başka opsiyonlara kapalı olmayan bir ülke olduğunun göstergesidir. Türkiye’nin ekonomi alanda kaydettiği çok büyük gelişmesinin doğal sonuçlarını uygulayacağını gösteriyor. ”

DİĞER HABERLER
EİB, ihracatta 15 milyar doları geçti

HABERTÜRK TV Dış Haberler Müdürü Ceyda KARAN:

‘Balkanlar’ın bir kısmı da dahil olsun’

“Euro’nun geleceğinin belirsiz olduğu, ortadan dahi kalkabileceğinin konuşulduğu bir ortamda Başbakan Erdoğan’ın ortaya attığı öneri çok ilginç. Küreselleşmenin alt başlığı olarak yerel ekonomik bütünleşmeler zorunluluk gibi görünüyor. Türkiye’nin elini güçlendirir kanısındayım. Kaldı ki Çin kendi hinterlandında yuan’la, Rusya kendi hinterlandında ruble ile böyle bir ortak para birliği kurmak için neredeyse “sotada” bekliyor. Türkiye’nin de Ortadoğu’da hatta Balkanlar’ın bir kısmında hem Schengen benzeri bir yönelim hem de serbest ticaretin gelişmesine yönelik adımlar atmamız gayet de yerinde olur.Bu durum AB ile sorun yaratır mı? Yaratır. Ancak Avrupa ve ABD’nin gelişmiş piyasalarının gerilemeye mahkûm göründüğü, dünya ekonomisinde gelişen piyasaların ise payının artacağı anlaşılan bir dünyada bölgesel odaklar olması kaçınılmaz. Bunlardan biri Çin, biri Brezilya, belki biri de Türkiye olacak. Nihayetinde buna bir formül üretmeli. Tartışma gündeminde tutmanın faydası çok diye düşünüyorum. Gerçekleşir ya da gerçekleşmez. Bu da mühim değil, her koşulda Türkiye için kozdur. Hem belki de bunu tartışırken AB ile imtiyazlı ortaklık çerçevesi de daha ciddi ciddi tartışılabilir.”

Milliyet Gazetesi Dış Politika Yazarı Semih İDİZ:

“Şu anda kulağa hoş gelecek bir sözden başka bir şey olarak görmüyorum bu Schengen önerisini… Hitabetin bir parçası…”

“Başbakan’ın bu önerisinin getirilerini, götürülerini tartışmadan önce gerçekçi olup olmadığına bakmak gerekiyor. Bence tamamen o anda yapılmış olan, popülist bir açıklama. Çünkü esas konu şu: Ortadoğu Schengen’ini her şeyden önce Ortadoğu ülkeleri kendi aralarında uygulamak isteyecekler mi bakalım. Esas konu bu. Ben bu kararı, öneriyi siyasi bir karar olmaktan ziyade daha çok ekonomik ve sosyal olarak görüyorum, sonuçları da bu yönde olur. Avrupa Birliği’ne sırt çevirme, eksen kayması gibi eleştiriler bu öneriyle bağdaştırılamaz.Ne zaman eksen kayması olur? Türkiye kalkıp bir Ortadoğu NATO’su oluşturalım dese bir eksen kaymasından bahsedebiliriz. Ama şu anda kulağa hoş gelen, orada bulunanların da kulağına hoş gelecek bir sözden başka bir şey olarak görmüyorum bu Ortadoğu Schengen önerisini. Buna ancak retorik diyebilir, hitabetin bir parçası olarak değerlendirebiliriz.”

DİĞER HABERLER
Yabancıların Türkiye’deki Gözde Sektörü

Kadir Has Üni. Dan. Kur. Üy. Milliyet Gazetesi Dış Politika Yazarı Sami KOHEN:

“Gümrük Birliği ne olacak?”

“Suriye ile başlayan ve diğer ülkelerle devam eden vize anlaşmaları var. Hatta espri olarak Schengen’e karşılık Şamgen önerileri de konuşuldu. Bu, Türk diplomasisinin yeni vizyonu. Eski Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun başlangıç noktasında yaptıklarına benzer birtakım hareketler bizimkiler de. Gümrük olsun, vize olsun bir şekilde duvarları yıkmak. Ancak bunun için bütün tarafların aynı siyasi iradeyi paylaşması lazım. Diğerlerinin buna ne kadar yatkın olduğunu zamanla göreceğiz. İlk başta tabii Suriye’nin böyle bir arzusu olduğunu biliyoruz. Ama diğer ülkelere yaymak söz konusuysa düşünmek lazım. Çünkü Ortadoğu zaten bölünmüş bir bölge. Aralarında radikaller, ılımlılar, sürtüşmeler, gerginlikler var. Onların bu öneriyi nasıl karşılayacaklarını zamanla göreceğiz. Daha çok erken ama teorik olarak makul görünüyor. Avrupa ile olan ilişkileri ilk bakışta siyasi anlamda olumsuz etkileyeceğini düşünmüyorum. Türkiye’nin kendi bölgesindeki birtakım ülkelerle bazı ticari anlaşmalara girmesi Avrupalıları sanmıyorum ki rahatsız etsin.Ama şu da var. Son zamanlarda Ankara’nın eksen kayması olarak nitelenen birtakım faaliyetleri, Başbakan’ın İsrail’e, ABD’ye, AB’ye karşı çıkan bir retoriği var. Lübnan’daki konuşmalar da bunun göstergesi. Bunlar Avrupa camiasında büyük endişeler yaratıyor. Bu son öneri de bir parça endişe yaratabilir. Bir de tabii asıl konu, bizim AB ile olan bir Gümrük Birliğimiz var. Bu vize önerisinin bu birliği de ne şekilde etkileyeceğini düşünmek lazım. Bunun sonucu ekonomik gibi başlayıp siyasi olabilir.”

DİĞER HABERLER
Türkiye ve İran akaryakıt fiyat farkında anlaştı

Akşam Gazetesi Yazarı Hüsnü MAHALLİ:

“Kime ne zararı var, niye tedirgin olunuyor?”

“Türkiye’nin bölge ülkeleriyle sosyal ve ekonomik ilişkiler geliştirmesinde nasıl bir sakınca var? Vizeler kaldırıldıktan sonra, bu yılın ilk altı ayında yalnız Suriye’den Türkiye’ye 500.000 insan gelmişse bunun ne gibi bir zararı var? Türkiye bundan kâr ediyor mu, etmiyor mu? Bu insanlar gelip burada binlerce dolar harcıyor. Ki işin içinde Lübnan var, Libya var, Ürdün var, Irak var vs. dolayısıyla bu işin ekonomik boyutu son beş yılda Türkiye’nin Arap ülkelerine ihracatı 2005’de beş milyar civarındaydı, bugün kırk milyar dolara ulaşmışsa bunun kime zararı var? Niye birileri bundan tedirgin oluyor? İşin sosyal boyutuna bakacak olursak, bu insanların gelip gitmesi, Türkiye’yi tanıması, Türklerle samimi ilişkiler kurması, hatta evlenmesi, dostluklar kurulması, bunların kime zararı var?Adını ne koyarsanız koyun, Schengen ya da başka bir şey, niye birileri tedirgin oluyor? Türkiye kendi coğrafyasındaki ülkelerle ne kadar güçlü ilişkiler kurarsa, Avrupa Birliği ile ilişkilerinde kendini daha güçlü hissedecektir. Ortadoğu ülkeleri ile kavgalı bir Türkiye acaba Avrupa Birliği’nden nasıl güçlü ses alabilir ki? Avrupa Birliği’nde, Avrupa Konseyi’nde ya da NATO’da herhangi bir toplantıda Türkiye kalkıp yüksek sesle konuşmaya kalkıştığında “Git sen önce komşularınla sorunlarını çöz” derler.”

TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkanı Mehmet BÜYÜKEKŞİ:

“Yörünge genişletmek şart”

“Ortadoğu ile ilgili böyle bir proje çok doğru olur. Bize “eksen kayması vb.” tanımlamaları yapanlara bakıyoruz, geriye döndüğümüzde dış ticari rakamlarımızı karşılaştırıyoruz İran’la, Suudi Arabistan’la, Irak’la veya Suriye ile bizden çok daha fazla ticaret yapıyorlar. Şu anda diğer ülkelerdeki komşularla ticarete baktığımızda; Kanada ticaretinin %70’ini komşusu Amerika ile yapıyor, halbuki bizim komşularla yaptığımız ticaret hâlâ uluslararası ortalamanın çok altında. Dolayısıyla “eksen kayması” gibi bir şey kesinlikle söz konusu değil.Dünyanın yeni pazarlarına açılmak için olağanüstü gayret gösteriyoruz. “Eksen kayması” gibi söylemlerin hedef şaşırtmaca olduğunu düşünüyorum, biz buna “yörünge genişlemesi” diyoruz. Böyle bir şey hem ekonomik olarak, hem siyasi olarak son derece doğru olur çünkü bunlar bizi kapının önünde bekletiyorlar. Bu gidişle on sene geçse yine bizi almayacaklar, bu belki de baskı unsuru oluşturabilir. Türkiye’nin her türlü alternatifi olduğunu düşünüyorum.”


26 Kasım 2010. 20:38
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x