Doç.Dizdar’a tepkiler artıyor


Vatan gazetesi’nde Mine Şenocaklı röportajı ile yayınlanan “Sağlıklı Diye Yediğiniz Tavuklar Tavuk Değil” haberine sektörün uzman ve bilim adamlarından tepkiler büyük boyutlara ulaştı.

HOCAM NEFES AL; EKSİK BİLGİ, YARIM BİLGİ ÇOĞU ZAMAN YANLIŞLIKLARA NEDEN OLUR…

Erkan Bey merhaba, Yavuz Dizdar şarlatanı ile ilgili yazınızı web sayfanızdan okudum.Kaleminize sağlık. Dün akşam ben de şahsen düşüncelerimi aşağıdaki kelimelerle kendisine ilettim.. Onca verdiğimiz doğru bilgilere rağmen hala yalan beyana devam ettiği için ne dense azdır. Selam ve saygılarımla Yüce CANOLER Yavuz Bey, Ben BESD-BİR genel sekreterliğinden iki ay önce emekli oldum. Yazdıklarım sadece şahsi fikirlerimdir, Dernekle ilgisi yoktur. Tavuğun günde bir yumurtadan fazla yumurtlayamayacağını size makamınıza geldiğimizde ben de, yanımdaki Sayın Prof.Dr. Necmettin CEYLAN da söylemiştik. “Ben tavukçu değilim bilemem. Siz söyleyeceksiniz ben öğrenecegim” demiştiniz. 7-8 sayfa da konuşmalarımızdan not almıştınız. Buna rağmen aynı yalancı ifadeleriniz devam ediyor. Yazık çok yazık. Kötü niyetlisiniz, iflah olmaz bir fanatiksiniz. Vatan Gazetesinde verdiğiniz bilgilerden çoğu yanlış ve yalan. Size artık ne bilim adamı olarak ne de insan olarak hiç bir saygı duymuyorum. Biraz da masanızın üstünde yığılmış bekleyen yanlış kanser tedavisi gören hastaların şikayetleriyle ilgilenseniz nasıl olur? Sizin deyiminizle “insanları çoğunlukla kanser değil kemoterapi öldürüyor.” ise şikayetleri toplayıp zengin bir kolleksiyon yapmak yerine biraz işinize baksanız ya!!!!! Ama o sahada bu kadar yalanı kolay kolay yutturamazsınız tabi. Aşağıda size yazılmış başka bir methiye (!) daha var. Daha da bir çok yerden yalanlarınıza karşılık alacağınızdan kuşkum yok. Allah sizi islah etsin.Yüce CANOLER Ziraat Yük.Müh.

Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Şengör ve Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Yemler ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hasan Rüştü KUTLU veProf. Dr. Ahmet Ergün, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı, Şenocaklı’ya aktarılan yanlışları düzeltir nitelikte açıklamalarda bulundular. İşte o açıklamalar:

Dr.Erol Şengör, Mine Şenocaklı’ya aktarılan yanlışları düzeltir nitelikte açıklamalar aktardı.  

“Gazetenizde son üç gündür yayınlamış olduğunuz röportaj ile ilgili olarak konusunda uzman olan bir kişi olarak duyduğum üzüntüyü belirtmek isterim. Türk halkı hayvansal protein tüketimi açısından zaten yetersiz beslenen bir toplumdur. Halkın en ucuz hayvansal protein temin etme olanağı tavuk eti ve yumurta tüketimiyle mümkündür.Hal böyle iken bir onkolog’un hiç konusu olmayan bir sahada yanlış bilgi ve değerlendirmelerle halka korku salması ve onları çok değerli hayvansal proteinleri tüketmeleri konusunda yersiz kaygılara sevk edecek görüşlerini sütunlarınızda yayınlamanız maalesef pek doğru olmamıştır. Yapmış olduğunuz röportajda Dr. Yavuz Dizdar’ın yanlışlar ve safsatalar içeren bilgilerinde gerçeklerin ortaya konması açısından aşağıdaki görüşlerimi sizle paylaşmak istiyorum. Bu konulardaki doğru bilgilere sütunlarınızda yer vererek halkın yanlış anlamalardan dolayı duymuş olduğu kaygıların giderilmesine yardımcı olmanızı diler saygılar sunarım.” Vatan Gazetesinde 04. 04. 2012 tarihinde yayımlanan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Yavuz Dizdar ile yaptığınız röportajın manşeti “Sağlıklı diye yediğiniz tavuklar tavuk değil” şeklinde atılmış. Bu manşeti muhtemelen gazetecilik mesleğinin bir kuralı olan “dikkat çekicilik” özelliği nedeniyle atmış olmalısınız. Ben size “bu yediklerimiz tavuk değil de nedir?” diye sorsam ne cevap verirdiniz?. Ben sizin yerinize vereyim cevabı. Bu gün için Türkiye’de yediğimiz tavuğun Avrupa Birliği’nde, Amerika’da, Japonya’da, Uzak Doğu’da ve Arap dünyasında yenen tavuklardan hiçbir farkı yoktur. Genetik yapıları aynı, yetiştirme teknolojileri eşdeğer, beslenme süreleri aynı, bir kilo canlı ağırlık için yemeleri gereken yem miktarı aynı ve besleyicilik değerleri de aynı olan bu kanatlı hayvanlara dünyanın her yerinde kendi dillerinde tavuk denir. Röportajınızın içinde bahsedilen fakat kabul etmediğim ve açıklanması gereken diğer bazı konular hakkındaki görüşlerim aşağıdadır;

1. Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin sadece et yapsın diye…

Et tavuklarında en öncelikli olarak aranan özellik onların karkasları üzerinde mümkün olduğunca daha fazla et biriktirebilmeleridir. Karkas üzerinde biriken etin miktarı artınca dolayısıyla tavukların ağırlığı da artacaktır. Tavukların kemik gelişmesinin zayıf olması onların karkasları üzerinde fazla et biriktirmesini de önler. Bu durum et tavukçuluğunda hiç istenmeyen bir husustur. Et tavuğu genetikçilerinin en önem verdikleri konu, hayvanların karkasları üzerinde fazla et birike bilmesi için sağlam bir iskelet yapısının et birikimine paralel bir şekilde gelişmesidir. Bundan dolayı “kemikleri gelişmesin sadece et yapsın” diye bir kavram kesinlikle geçerli değildir. Sayın konuşmacının bilmediği diğer bir husus ta civcivler kuluçkadan çıkar çıkmaz verilenin antibiyotik değil aşı olduğudur. Antibiyotiklerin hastalık yokken kullanılmayacağını bir doktorun çok iyi biliyor olması gerekir.

2. Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar.

Et tavukları yetiştirilirken her bir m3 başına 35 kg canlı ağırlık olabilecek şekilde kümeslere yerleştirilirler. Bu bir AB ve hayvan refahı standardıdır. Yani tavuklar 2 kg olduklarında kesilecek şekilde plan yapılmış ise başlangıçta o kümese bir m’ye 18 hayvan yerleştirilir. Eğer başlangıçta 2,5 kg canlı ağırlıkta kesilecek şekilde plan yapılmış ise o kümese bir m2’ye 14 hayvan yerleştirilir. Et tavukları iri hayvanlar oldukları için doğal olarak yumurtacı tavuklar kadar hareketli, atletik yapılı hayvanlar değildir. Fakat kümes içinde rahatça hareket edebilecek durumdadırlar. Kesim zamanı geldiğinde, yani hayvanlar en ağır oldukları çağda kesimhaneye sevk etmek için toplama işlemi geceleri yapılır ve toplama sırasında kümes içinde soluk mavi ışıklar yakılır. Bu ışıkta hayvanlar çevrelerini göremezler ve hareket etmezler. Bu sayede hayvanlar toplama ekiplerinden kaçamazlar ve ekip de hayvanları rahatça toplayabilir. Bu metot tüm dünyada birörnek olarak uygulanan metottur. Şayet bahsedildiği şekilde hayvanlar kümes içinde hiç kıpırdamadan duruyor olsalardı, toplama sırasında kaçmasınlar diye mavi ışıklar yakılarak toplama yapılmasına gerek kalmazdı.

DİĞER HABERLER
Günün İlk Işıklarında Güzelbahçe 2’nci Balıkçı Barınağına Denetim

3. Elinize aldığınızda kemikleri kırılıyor.Bu inanılmaz bir vicdansızlık.

Et tavukları ele alındığı zaman kemiklerinin kırılıyor olması diye bir şey mantıklı değildir. Bu doğru olsaydı piyasadan satın aldığınız tavukların kemikleri hep kırık olurdu. Eğer ara sıra kemik kırılması oluyorsa bu tamamen toplama sırasında toplama ekipleri tarafından hayvanlara hoyrat muamele ediliyor olmasındandır. İnsan faktörü sadece tavukçuluk işlerinde değil, her türlü uygulamada söz konusu olabilir ancak genelleme yapılamaz. Bu uygulama tüm dünyada aynı şekilde yapılmaktadır.

4. Tavuklarda büyütme amaçlı antibiyotik kullanılıyor. Adamlar yumurtadan çıkar çıkmaz civcivlere antibiyotik vermeye başlıyorlar.

Tavuklarda büyütme amaçlı olarak antibiyotik kullanılması söz konusu değildir. Avrupa Birliği uyum süreci gereği 2006 yılından itibaren hastalık durumları dışında antibiyotik kullanılması yasaktır. Bu konu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kontrolü altındadır. Bakanlık periyodik olarak numuneler alarak onlarda antibiyotik, hormon ve diğer kimyasal maddelerin analizlerini yapmakta ve bunları raporlamaktadır. Değil civcivlere yumurtadan çıkar çıkmaz antibiyotik vermek, erişkin hayvanlara bile antibiyotik yapılacağı zaman antibiyogram testleri yapılarak kullanılacak antibiyotik tespit edilmekte ve hayvanların kesim zamanından önce kullanılan ilacın vücuttan atılması için ilaç özelliğine göre değişmek üzere 1 hafta ile 10 gün kadar bir süre beklenmektedir.

5. 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm, böyle bir veri var mı dünyada?

Et ve yumurta tavukları çok yoğun genetik seleksiyonlarla uzun nesiller boyunca seçilen hatların birleştirilmeleri suretiyle elde edilmektedir. Bu genetik seleksiyonlar ile çok kısa sürede en yüksekgelişme özelliklerine sahip olan hatlar tespit edilmektedir. Bu teknoloji dünyada bir elin beş parmağından daha az sayıda çok uluslu kuruluşun elinde bulunmakta ve bu gün dünyada yetiştirilmekte olan tüm ticari etçi ve yumurtacı tavuklar bu sürülerden elde edilmektedir. Türkiye’de kullanılan etçi ve yumurtacı tavuk ırkları da tüm dünyanın kullandığı nesillerin aynısıdır. Erken gelişme, tamamen yoğun genetik seleksiyonlarla ulaşılan üstün performansın bir sonucudur. En ileri bilgisayar formülleri ile yüksek kaliteli hammaddeler kullanılarak yapılan yüksek kaliteli yemlerle beslemek suretiyle bu gün için 1,7 kg yemle 1 kg canlı ağırlık sağlamak mümkün olabilmektedir. Bu teknoloji AB dahil tüm dünyanın kullandığı teknolojidir.

6. Buzağılara etleri pembe olsun diye demir verilmiyor. Kırmızı et diye yediğin hayvanın eti niye pembe olsun ki? Efendim böylesinin Avrupa’da 100 Euro’ya kadar ederi varmış. Hayvanlar demir eksikliğinden ahırın paslanmış metal aksamlarını yalıyormuş.

Böyle bir uygulama geçmiş yıllarda sütçü sığır ırklarının erkeklerinin demirsiz özel besleme kabinlerinde özel besleme rejimleriyle beslenmeleri suretiyle Avrupa ülkelerinde uygulanıyordu. Bu suretle üretilen körpe dana etleri gerçekten çok açık renkli oluyor ve yüksek fiyattan satılabiliyordu. Bu şekilde üretilen açık pembe renkli etlere “Veal” adı verilmekteydi. Bu usulde yapılan üretim, insani açıdan ve hayvan refahı kaygıları nedeniyle Avrupa’da 2007 yılı Ocak ayında yasaklanmıştır. Veal üretimi AB’de sütçü sığır ırklarının erkek buzağılarında yine de yapılmakta fakat demirsiz özel besleme kabinlerinin kullanılması yasaklanmıştır. Bunun yerine normal besleme suretiyle üretilen körpe dana etlerine bu gün için yine “veal” adı verilmekte olup bunun eskiden yapılan “veal” üretimiyle hiçbir benzerliği kalmamıştır. Böyle bir üretim Türkiye’de ise hiçbir zaman için yapılmamıştır.

7. Günde iki-üç defa yumurtlatabilmek için tavuğa mutlaka bir şey yapmak zorundasınız.Çünkü bu kadar yumurtlama hayvanın doğasının dışında bir şey.

Bir tavuktan günde 2-3 yumurta alınması gibi bir olay tavukların normal fizyolojik özelliklerine uymamaktadır. Bir yumurtanın oluşabilmesi için 24-26 saat arasında bir süre gerekmektedir. Bundan dolayı yumurta verimi yüksek tavuk ırklarında hergün için bir yumurta alınabilir ancak yumurtlama zamanı hassas şekilde takip edilirse 10 gün içinde 10 yumurta değil de 8 – 9 yumurta alınabildiği görülecektir. Hiçbir horman, hiçbir ilaç yumurtlamak için gerekli olan süreyi (24-26 saat) kısaltamaz. Yukarıda söylenen ifade kesinlikle doğru değildir.” Prof. Dr. Erol Şengör Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.

Prof.Dr. Hasan Rüştü KUTLU Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Yemler ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı Öğretim Üyesi /ADANA

HAYVANSAL GIDALARA NEDEN BU KADAR ACIMASIZCA SALDIRILIYOR? TAVUK ETİ GERÇEKTEN SUÇLU MU? BU HAKSIZLIK NEDEN?

Sağlıklı beslenmenin vazgeçilmez unsuru olan hayvansal gıdalar, son günlerde doğrudan ve dolaylı olarak medyanın eleştiriği odağı haline gelmiş, konunun uzmanı olan, olmayan onlarca insanın beyanlarıyla ülkemizde tüketilmesi uygun olmayan gıdalar olarak algılanmaya başlanmıştır. Kırmızı et, yumurta, süt, bal ve peynir gibi çok değerli hayvansal gıdaların tüketici sağlığı açısından sakıncaları ile başlayan tartışmalar, sebze üretiminde olduğu gibi piliç eti üretiminde de hormon kullanıldığı iddiasıyla doruğa ulaşmıştır.

Bilgisiz ve ilgisiz kişilerce verilen beyanatlar ve kaleme alınan köşe yazıları sayesinde ülkemiz hayvancılığının gözbebeği olan tavukçuluk sektörümüze son günlerde ciddi zararlar verilmiş ve verilmeye de devam etmektedir. Sözde halkımızın sağlıklı beslenmesine katkı sağlamak amacıyla yapılan tüm bu yayınlar, sınır tanımayan eleştiriler nedeniyle insanlarımızı hayvansal gıda tüketiminden tamamen uzaklaştıracak boyutlara ulaşmıştır.Gıda kontrolünden sorumlu kamu kuruluşlarının zaafiyet içinde oluşu, şikayet dinleyip gereğini yapacakken şikayetci konuma geçmeleri ile mevcut tartışma daha da büyümüş ve varolma savaşı veren ülke hayvancılığımıza bir büyük darbe daha vurulmuştur.

DİĞER HABERLER
Hayvanlarını ağaç dalları ile besliyorlar

Bu, hayvancılık sektörümüze yapılan ciddi bir haksızlıktır. Ne hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimiz ne de tavukçulukla uğraşan modern entegrelerimiz bunu haketmektedirler. Ülkemiz tavukçuluğunda kullanılan hibrit civcivler, söylenenin aksine kesinlikle genetiği değiştirilmiş hayvanlar değildir. Yaklaşık 90-100 yıldır süren ve halen de sürmekte olan ıslah çalışmaları ve kullanma melezlemesi sonucu büyüme hızı artırılmış özel hayvanlardır. Tüm özellikleri ile doğaldırlar, genetik yapıları ıslah edilmiş; ancak dışırıdan bir müdahele ile gen dizileri üzerinde bir değişiklik yapılmış değildir. Sürekli devam eden ıslah çalışmalarına bağlı genetik ilerleme ve yem sektöründeki teknolojik uygulamalara bağlı yem kalitesindeki iyileşmeler sayesinde, 20 sene önce 50-55 günde 1.8-2 kg canlı ağırlığa, 10 sene önce 40-45 günde 2 kg canlı ağırlığa ulaşabilen bu hayvanlar, günümüzde 35-40 gün gibi daha kısa bir sürede 2-2.5 kg canlı ağırlığa ulaşmakta ve ülkemiz hayvansal protein açığının kapatılmasında büyük pay sahibi bulunmaktadır.

Besi süresince yüksek veriminin sağlanması amacıyla yem içinde, insan sağlığına zararı olmadığı saptanmış bir takım yem katkı maddeleri ve antibiyotik kökenli büyüme uyarıcıların kullanımı AB’de olduğu gibi 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren ülkemizde de yasaklanmış, bunların yerini tüketici sağlığına zararı olmayan doğal ürünler almıştır. Öte yandan, etlik piliçlerin çok kısa sürede büyümeleri nedeniyle sürekli spekülasyona neden olan hormon konusu da sektörü rahatsız etmektedir. Çünkü tavukçulukta kesinlikle

HORMON KULLANILMAMAKTADIR.

Günümüz ticari etlik piliç üretiminde, ne ülkemizde ne de başka bir ülkede hormon kullanıldığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Ticari bir faaliyet içinde hormon kullanımı gibi pratik ve ekonomik olmayan bir uygulamanın yapılması da zaten mantıklı değildir. Ülkemizde kullanımına izin verilen yem katkıları ve büyüme uyarıcı maddelere ilişkin yönetmelik, bu konuda Avrupa Birliği’nde uygulanan yönetmeliğin aynısıdır. Bu yönetmelik uyarınca insan sağlığına zarar vermesi muhtemel büyüme uyarıcı antibiyotiklerin kullanımı tamamen yasaklanmıştır. Öte yandan, etlik piliç üretiminde kesim öncesi bir hafta süreyle ette kalıntı bırakabilecek ilaç ve benzeri her türlü katkı maddelerinden ari yem kullanımı yasal bir zorunluluktur.

Yine ülkemizde üretimin birinci gününden, kesime ve ürünün markette pazarlanmasına kadar her basamakta veteriner kontrolü olan piliç eti üretiminde, AB normlarına uygun aşı, ilaç, reçete vb. her türlü sağlık ve ürün hijyeni konusunda kayıt tutma ve veteriner hekim istihdamı da zorunlu hale getirilmiş ve uygulamaya aktarılmıştır. Ülkemizde etlik piliç üretiminin çok büyük kısmını gerçekleştiren entegre tavukçuluk tesislerimiz, son yıllarda sağlıklı üretim için tüm bu uygulamalara gerçekten büyük önem vermektedirler. Bu entegrelerimiz Avrupa Birliği’ne tavuk eti ihracatı yapabilecek kalite düzeyine ulaşmışlar, ürettikleri piliç etleri, üretim ve kesim işlemleri açısından bizzat AB yetkililerince Avrupa Birliği normlarına uygun bulunmuştur.

Kimi firmalarımız yurtdışına piliç eti ihraç eder hale gelmiştir. Ülkemiz tavukçuluğu açısından tüm bu olumlu gelişmeler yaşanırken, ülkemizde üretilen piliç etlerinin ilaçlarla bulaşık ve hormonlu diye takdim edilmesi kimin veya kimlerin işine yarayacaktır henüz anlaşılamamıştır. Tüketicilerimizin tüm bu spekülasyonlardan etkilenmemeleri mümkün değildir; ancak piliç eti satın alırken ambalajlı-markalı ürünleri tercih etmeleri, ambalaj üzerindeki bilgileri kontrol etmeleri, sağlıklı ürün tükettiklerinin en önemli işaretidir.

Prof. Dr. Ahmet Ergün, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı

Sayın Dr. Dizdar, Vatan Gazatesinde 04. 04. 2012 tarihinde yayımlanan söyleşinizi okudum. Ben Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesiyim, Sağlıklı Tavuk Bilgi platformunun Üyesiyim ve Veteriner Tavukçuluk Derneğinin (VTD) de 10 yıldır Başkanlığını yapmaktayım. Derneğimiz Dünya Veteriner Tavukçuluk Derneğinin Türkiye Şubesini oluşturmakta olup et ve yumurta üretimi, kanatlı sağlığı ve bu sektörün ürünlerinin ülkemiz insanlarının sofrasına sağlıklı bir şekilde ulaşmasıyla ilgili bütün safhalarında inceleme ve araştırmalar yapmakta bunları bilimsel yayımlarımızda, toplantılarda ve web sitemizde duyurmaktayız.(www.vtd.org.tr) Akademik yaşamımın geçen 40 yılı aşkın süresi içinde yapmış olduğum çok sayıda proje ve yayın bulunmaktadır. Bunlardan bir kaçını size yazımın sonunda aktaracağım. İnsanların sağlıklı beslenmesi ve uzun ömürlü olmaları yönündeki hassasiyetinizi yakından takip ediyorum. Bununla birlikte açıklamalarınızda öyle konulara yer veriyorsunuz ki bunlar kesinlikle doğru değildir ve olmaları da mümkün değildir. Türkiye de kişi başına yıllık tavuk eti tüketimi 20 kg kadardır ve bu hayvanlar sizin de istediğiniz takdirde yakından izleyip görebileceğiniz kümeslerde optimum yaşam koşullarında üretilmektedir. Kümesler sensörlerle donatılmış olup oksijen düzeyi, ısı ve ışık otomatik olarak takip edilmektedir. Bu koşullarda üretilen piliçler 42. Günde kesime sevk edilmektedir. Türkiye de kurulu kesimhaneler AB ülkelerinin benimsediği standartlara sahiptir. Bir diğer ifade ile bu piliçlerin AB ülkelerine satılmalarında hiçbir kalite noksanlığı yoktur. Kimi dünyaca ünlü ve ülkemizde faaliyet gösteren fast food zinciri firma bu güven içersinde tavuk etlerini iç tüketimden karşılamakta ithalat gereği duymamaktadır. (Tablo 1. Etlik piliçlerde gelişim)

Tablo 1. Etlik piliçlerde gelişim
Yıllar19251945196519852005
Kesim yaşı, gün11284634942
Canlı Ağırlık,kg1.01.41.61.92.4
Yemden yararlanma (yem,kg/Canlı Ağırlık,kg)4.74.02.42.01.7
Ölüm,%1810654
DİĞER HABERLER
Yumurta üretimi 1,4 milyar adet

Söz konusu tarihli yazınızda yer alan bazı ifadelerinize tek tek dönecek olursak; – Türkiye de 2006 yılından bu yana yem katkı maddesi olarak büyütme amaçlı antibiyotik kullanılmamaktadır. AB ülkeleri bu konuda son derece titizdir ve antibiyotik kullanımı yasaklanmıştır. AB nin bu kararını takiben de Türkiye bu uygulamaya başlamıştır. ABD de ise Antibiyotik kullanımı sürmektedir. – Piliçlerin büyüme süresinde güneşe çıkartılıp çıkartılmamasındaki temel dayanak kapalı alanda piliçlerin hastalıklara ve çevre koşullarına karşı korunabilme kolaylığıdır. Yoksa kemikleriyle ilgili bir sorun yoktur. Etlik piliçlerin güçlü bir kemik yapısı olmasa üzerinde ki kas kitlesini taşıyamaz ve 42 günde 2.5 kg canlı ağırlığa ulaşamaz. Eğer bir etlik piliç resmini internetten indirip bakarsanız kartalı andıran duruşu ile güçlü kemik yapısını kalaylıkla görürsünüz. Hayvanların kaçmamasının kemik yapısı ile ilgisi yoktur. Bu piliçler ağırkanlı hayvanlardır. kümes içersinde de çok hareketli değillerdir. Kesimhanelere de bir yol katederek geldikleri için yorgunluktan hareketleri daha azalmaktadır. – Yazınız daki “Düşünebiliyor musunuz 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm var mı dünyada” diye sormanızda son derece ilginç. Ben size ekte son 10 yıl içersinde etlik piliçlerde tüketilen yem ve ulaşılan canlı ağırlığa ilişkin olarak yapılan binlerce araştırmadan birkaçın gönderiyorum.(Tablo 2.) Sayın Dr. Dizdar ben size TÜBİTAK destekli olan kendi çalışmamızın da bir bölümünü gönderiyorum.

Sanıyorum TÜBİTAK’ın proje kontrollerini yapan akademisyenler konunuyu çok iyi bilmektedirler. Bu çalışmalarda daha 10 yıl önce 1.7 kilo yemle değil daha az 1.63 kg yemle1 kilo canlı ağırlık aldığımız görülecektir. Ne ben ne de diğer öğretim üyesi arkadaşım bu sonuçları alırken hormon kullanmadıkları gibi hormonu görmemişlerdir dahi. Çünkü gerçekten bunlara gerek yoktur. Bu hayvanların kapasitelerinin genetik yapılarından kaynaklandığı % 85, büyüme de yemin katkısının % 15 düzeylerinde kaldığı ek tabloda görülecektir. (Tablo 2.3.4.)

Tablo 2. Son 10 yıl içersinde etlik piliçlerde tüketilen yem ve ulaşılan canlı ağırlığa

Canlı Ağırlık, g

Yemden Yararlanma Oranı

Leeson ve Summers (2008)

2255♀♂ karışık

1,81

Safalaoh (2006)

2057♀♂ karışık

1,84

Engberg ve ark. (2004)

2092♀♂ karışık

1,68

Pelicia ve ark. (2010)

2810♀

1,77

Keralapurath ve ark. (2010)

2177♀♂ karışık

1,81

Mountzouris ve ark. (2007)

2215♀♂ karışık

1,81

Mehri ve ark. (2010)

2393♀♂ karışık

1,72

Saenmahayak ve ark. (2010)

2596♀

1,64

Kalmar ve ark. (2010)

2555♀

1,66

Sayın Dr. Dizdar aşağıdaki makale arkadaşlarımla birlikte yapılan ve bir yabancı dergide yayımlanan makalemizin performans sonuçlarının bir bölümü Effects of diets supplemented with yeast (Saccharomyces cerevisiae) products or/and hops (Humulus iupulus) on growth performance and intestinal morphology in broilers P. SACAKLI1, A.ERGUN1, B.H. KOKSAL2*, A.G. BAYRAKTAROGLU3, O. SIZMAZ1 1Department of Animal Nutrition and Nutritional Disease, Faculty of Veterinary Medicine, Ankara University, 06110, Ankara, TURKEY. Department of Animal Nutrition and Nutritional Diseases, Faculty of Veterinary Medicine, Adnan Menderes University, 09016, Isikli, Aydin,

TURKEY. Revue Méd. Vét., 2011, 162, 11, 531-537 Sonuçların bir bölümü (tamamı indirilebilir.) Day 42 canlı ağırlık 2423.70 g FCR yemden yararlanma düzeyi 1-42 günler 1.660 Tablo 3. Broyler performansında elde edilen iyileşmede genetik ve beslemenin payı,%

Özellik

Genetik

Beslenme

büyüme hızındaki artışta

85

15

karkas veriminde elde edilen iyileşmede

91

9

yemden yararlanma oranındaki iyileşmede

62

38

Tablo 4.Broylerlerde 2’şer haftalık gelişim

HaftalarCanlı ağırlık, gCanlı ağırlık artışı, g2., 4. ve 6. haftalarda yem tüketimi,gYemden yararlanma düzeyi
24093654451.21
41371194429661.53
62654261142561.63

“Yumurtada ne var ki? Günde iki-üç defa yumurtlatabilmek için tavuğa mutlaka bir şey yapmak zorundasınız. Çünkü bu kadar yumurtlama hayvanın doğasının dışında bir şey.” Ben bu ifadenin bir şaka olduğunu düşünüyorum. Yoksa biyoloji bilen hiç kimse bunu ciddi olarak söylemez, söylememelidir. Tavuklarda yumurtalıktan yumurta kanalına düşen bir yumurta sarısının yumurtlamaya kadar geçen süre 24.5- 25 saattir. Bu sürenin yalnız 11 saaati yumurta kabuğunun oluşumu sırasında geçer. Ve bir yumurta yumurtlanmadan bir sonraki yumurta kanalına düşmez. Hormon vererek dahi bunu gerçekleştirmek mümkün değildir. Bir ticari yumurtacı melez yumurta tavuğu bir yılda, 365 günde 320 yumurta ancak yumurtlar. Bir başka ifade ile ancak 10 günde 9 yumurta verebilir. “Günde ik-üç defa yumurtlatılabilmektedir” ifadesi kesinlikle mümkün değildir. “Yediğimiz yumurtadan hormon alıyoruz” devamında da “Batman’dan çiftçi telefon ediyor, altıncı düşüğü yapmış eşi… Kars’tan genç bir köylü telefon ediyor, Marketten alıyormuş tavuğu, çünkü Kars’ta kuş gribi hikâyesinden sonra 2.5 milyon köy tavuğu yakılınca ellerinde tavuk kalmadı…” şeklinde bir ifade yazınızda yeralmaktadır. Yumurta tavuklarının yemine de horman katılmamaktadır. Çünkü buna gerçekten gerek yoktur. Sanıyorum buna ilişkin olarak yukarıdaki açıklamam yeterlidir. Kars’ ta kuş gribinden 2.5 milyon köy tavuğunun yakılması sonucu ellerlinde tavuk kalmaması belki bu uygulamanın yapıldığı 2006 yılının Ocak-Şubat ayları için bir anlam ifade edebilirdi ama takdir edersiniz ki 2012 yılında bu ifadenin bir anlamı yoktur. Bu gün o bölgede eskisinden daha fazla köy tavuğu bulmanız mümkündür. Sayın Dr. Dizdar hassasiyetinizi takdir ediyorum, ama lütfen açıklamalarınızı bilimsel olgularla destekleyiniz, şehir efsanesi olacak duyumlarla değil. Saygılarımla. Prof. Dr. Ahmet Ergün Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı


12 Nisan 2012. 21:22
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

2 Yorum
Eskiler
En Yeniler
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
Arz
Arz
11 yıl önce

Hangi “bilimsel” tepki Allah aşkına, Nobel ödülü mü kazanan Prof.lardan gelmiş bu tepki yoksa bir bilimsel buluş veya araştırma mı yapmış? İsviçre’li doktorların araştırmalarına göre dişimizin mine tabakasını sertleştiren bir şey mi bulmuş bu Bilimsel Prof.lar? Ya da Loreal Paris laboratuvarlarında saç telini güçlendiren bir şey mi bulmuşlar? Halkımız uyandı artık. Sanayicinin suyuna gideni Prıf. saymıyorlar. TV lerde kadın programlarına çıktıklarından bu yana sadece “zayıflatan” prof.lara biraz ilgi kaldı. Şimdi bu habere “bilimsel” tepkileri çığ gibi büyüyenlere bir bakalım; “Et ve yumurta tavukları çok yoğun genetik seleksiyonlarla uzun nesiller boyunca seçilen hatların birleştirilmeleri suretiyle elde edilmektedir. Bu genetik seleksiyonlar ile… Read more »

İslam
İslam
11 yıl önce

Lütfen bakın ve okuyun 2006 yılından bir yazı bundan tam 6 yıl önce yazılmış. Yavuz Dizdar’ın neden bu Bilim İnsanlarına karşı çıktığını daha net analiz edebileceksiniz; “ülkemiz insanlarının sofrasına sağlıklı bir şekilde ulaşmasıyla ilgili bütün safhalarında inceleme ve araştırmalar yapmakta bunları bilimsel yayımlarımızda, toplantılarda ve web sitemizde duyurmaktayız.(www.vtd.org.tr) ” Bu site yukarıda Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin sitesi. Sitede Kuş Gribiyle ilgili önlemler sayılırken çok ilginç şekilde bakın neler söylüyorlar? “7. Göl ve sulak alanların etraflarında bulunan kümesler ile açık hindi v.s besiciliği kesinlikle yasaklanmalıdır.” (– Neden yasaklanmalıdır?) Göl ve sulak alanları da aynı zihniyet yok etti. Sağlıklı hayvan yetiştirebilinen bir ekosistem… Read more »

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
2
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x