AB-TÜRKİYE Üretici Örgütlüğü ve Değişim


AB – TÜRKİYE ÜRETİCİ ÖRGÜTLÜLÜĞÜ VE DEĞİŞİM
Not:Bu yazı bir süre önce Çiftlik Dergisi’nde yayınlanmış ve büyük ilgi görmüştü.Son günlerde tavukçuluk sektöründe yaşanan kriz nedeniyle bu yazı okuyucularımız tarafından ısrarla istendiği için tekrar yayınlıyoruz.
DSC_1103
Prof. Dr. Gülcan Eraktan
1. Giriş
Örgütlenme, işbirliği, disiplin ve sorunları birlikte göğüsleme istek ve azmine sahip bir grup
kişinin belirlenmiş bir hedefe ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmak amacıyla belli
kurallar çerçevesinde bir araya gelmeleriyle oluşturulan bir kurumsal bir sistem olarak
tanımlanabilir. Önce çerçeve kuralların yerli yerine oturtulması, sonra aynı hedefe yönelmiş
ve bunun gereklerini yerine getirmeğe hazır bireylerin birlikteliğinin sağlanması ve her
şeyden önemlisi, atılan ilk adımlara süreklilik kazandırılarak, çalışmaların sekteye
uğramasının önlenmesi gerekmektedir. Bütün bu koşulların yerine gelmesi, örgütlenmeyi
gerçekleştiren çekirdek grubun ilk hareketi başlatmasından sonra karar alma ve örgütün
işlevlerini sürdürme konumundaki kadroların gayret, iddia ve inançlarının derecesiyle
ilgilidir. Örgütün ilgili kesim çalışanları ve ekonomi içindeki yerine bağlı olarak bu
sürekliliğin sağlanmasının zorunlu olduğu durumlarda devletin de devreye girerek karşılaşılan
darboğazın aşılmasına katkıda bulunması beklenebilir (Eraktan 2001).
Bir ekonomi sektörü olarak tarımda da çeşitli amaçlara ulaşılabilme ancak bazı örgütlerin
varlığı ile mümkündür. Ancak, örgütlenme toplumda belli bir sosyal ve ekonomik gelişmişlik
düzeyine ulaşmayı gerektirdiğinden, tarım kesimine de aynı toplumsal bilinç düzeyinin
yansımış olması önem taşımaktadır.
Bütün bu gerçekler ve ön koşul durumundaki beklentiler Türk tarımı ve Türk tarımındaki
örgütlenme açısından da geçerlidir. Örgütler sadece ilgili kesim çalışanlarını değil, bir ülkenin
tarım politikasını yönlendirmede oynadıkları rol nedeniyle, tüketici ve aracı kesimin
ekonomik faaliyetlerini de etkilerler. Bu açıdan da örgütlerin güçlendirilmeleri ve işlevlerini
hakkıyla yerine getirebilecek konuma eriştirilmeleri büyük önem taşır. Gücün kaynağında ise
bilgi yatar. Bir toplumun yalnız kendisine ait bilgilerle donanması, gelişmek için gerekli
karşılaştırmayı sağlamada yetersiz kalınmasına yol açar. Bu açıdan, hangi konuda olursa
olsun, bu arada örgütlenme konusunda da başka ülkeler örneklerini izlemede sayısız yarar
vardır. Özellikle hem örgütlenme açısından önemli örnekler sunan, hem de tam üye adayı
konumunda olmamızın getirdiği uyum mükellefiyetleri açısından AB ülkelerindeki durumun
bilinmesi gerekmektedir.
2. Tarımda Örgütlenme Şekilleri
Her ülkede tarımın örgütlenmesi ülkenin tarımsal yapısı, uygulanan tarım politikaları ve
bunların getirdiği ihtiyaçlar çerçevesinde farklı özellikler gösterebilir. Bazı ülkelerde
toplumsal dinamikler ve birikimler örgütlenmenin yaygın ve güçlü olmasını sağlarken, bazen
devletin yönlendirmesiyle örgütlenme sağlanır, bazen de devletin örgütlenmeye gerekli önemi
vermemesi nedeniyle, üreticiler bireysel çabalara dayalı faaliyetleri kaçınılmaz bir çalışma
biçimi olarak kabullenme durumunda kalırlar. Örgütlenmenin bir eşgüdüm sorunu olduğu ve
ancak bu yolla hedeflere ulaşmanın kolaylaşacağı konusunda bir inanç yaratılmadıkça, her
alanda sorun yaşanması tehlikesinden kurtulmaya da imkan yoktur. Bunun örneklerini Türk
tarımı ve tarım politikasının her kademesinde gözlemlemek mümkündür.
Çiftçilerin örgütlenmesi genelde iki hedefe yönelik olarak ortaya çıkar: üretim ve pazarlama
alanında daha güçlü duruma gelmek ve çiftçinin üretim ve piyasa koşulları hakkında
bilgilendirilmesi ve çıkarlarının korunması. Bu hedeflere bağlı olarak da ekonomik bir
örgütlenme yapısı altında toplanılır veya bir mesleki örgütlenme yolu tutulur. Ama bir örgüt
temel işlevleri itibariyle hem mesleki, hem ekonomik örgüt olma özelliği gösteremez.
Her ülkede örgütlenme ulusal hukuk kuralları çerçevesinde yürütülür. Bu nedenle kuruluşun
işlevleri rekabet hukukunu ilgilendirmediği sürece AB üyesi ülkelerde de örgütlerin oluşumu
ulusal hukuk yaklaşımına bağlı olarak farklılıklar gösterir. Bu nedenle üretici örgütlenmesi
her ülkede aynı şablona oturtulmadığı gibi, federatif yapıdaki devletlerde eyaletler arasında da
üretici kuruluşlarının işlev ve yönetimleri farklılık gösterebilmektedir.
2.1. Mesleki Örgütler
Mesleki örgütler olarak AB üyesi ülkelerde farklı yapılarda Ziraat Odaları ve Çiftçi Birlikleri
vardır. Ziraat Odaları genelde çiftçinin çıkarlarını savunan, devlet ile çiftçi arasında bilgi ve
yönlendirme açısından aracılık yapan, çiftçi kayıtlarını tutan, çiftçi eğitim ve tarımsal
araştırma hizmetlerini gören, hatta bazı ülkelerin bazı eyaletlerinde AB politikalarının
yürütülmesini izlemekle sorumlu tutulabilen kuruluşlardır. Bu yönleri ile üretimde yol
gösterici, araştırıcı, denetleyici, ama pazarlama hizmetlerine girmeyen bir faaliyet biçimleri
vardır.
Çiftçi birlikleri çeşitli ülkelerde farklı biçimlerde oluşturulmuşlardır. Kimi ülkelerde ulusal,
bölgesel ve yerel birlikler, kimi ülkelerde siyasi partilerin alt grubu gibi çalışan birlikler,
kiminde federal yapının özelliği olarak kendi içinde dikey birleşmesini tamamlamış, ama
farklı siyasi ve dini yaklaşımlar içinde olan kişilerin katıldığı ve birbirinden bağımsız çalışan
birlikler, kiminde bazı dernek yapılarında olduğu gibi, genç çiftçilerin ayrı bir birlikte, belli
bir yaşın üstündekilerin farklı birlikte bir araya geldiği birlikler vs. şeklinde değişik özellikler
gösterir. Birbirinden bu tür farklı yönleri olan aynı ülke içindeki birliklerin çoğu zaman
birbirleri ile ilişkileri kopuktur ve rekabet halinde olabilirler.
Çiftçi mesleki örgütlerinin mantığı tarım tekniğindeki gelişmeleri çeşitli yollarla çiftçilere
aktaracak, devlet politikalarının üye çıkarlarına ters düşmesi halinde bu çıkarları koruyacak,
ama bir kamu kuruluşu olarak devlete hem araştırma, inceleme ve eğitim yoluyla, hem
çiftçilere ödenecek devlet yardımlarının dağıtımı işlerinde destek olacak kuruluşlar olarak
hizmet vermektir (Abel 1967). Örneğin Almanya’da 1890lı yıllarda kurulan Ziraat Odaları bu
yönde faaliyette bulunmaktadırlar. Ayrıca çeşitli gönüllü birlikler oluşturulmuştur. Bu
birlikler Ziraat Odalarının bulunduğu eyaletlerde daha az etkindir. Ama tarım politikası
yürütücülüğünün (yeni adıyla Tüketicinin Korunması, Gıda ve Tarım Federal Bakanlığına
bağlı) Tarım Daireleri eliyle yapıldığı eyaletlerde daha güçlenmişlerdir. Bununla beraber,
(Bayerische Bauernverband gibi) çiftçi birlikleri ve (Deutsche Landwirtschaftsgesellschaft-
DLG) çiftçi toplulukları ne çiftçilere yardım verilmesi, ne girdi sağlanması, ne de pazarlama
konularında bir rol oynar. Bunların faaliyetleri ana hatları itibariyle, sorunlara çözüm aramak,
lobi faaliyetleri yürüterek politikacılara etki yapmak, çiftçiye danışmanlık hizmetleri yapmak,
pazarlamadaki ve piyasadaki boşlukları göstermek, halkla ilişkileri yürütmek ve reklam
yoluyla ürünlerin kalitelerini yükseltmeğe çalışmak şeklinde özetlenebilir. Bunun yanı sıra
Birlikler Tarım Bakanlığının gözetiminde yürütülen tarım eğitimine katkıda bulunmaktadırlar.
Bu eğitim çiftçilerin Topluluk yardımlarından yararlanabilmeleri açısından gereklidir.
Birlikler ayrıca isteğe bağlı olarak yetişkin eğitimi de yapmakta, çiftçiler bilgisayar,
pazarlama, vergi, muhasebe ve diğer çeşitli alanlardaki kurslarla eksik yönlerini
geliştirmektedir.
internet site çizelge
Bütün AB üye ülkelerindeki çiftçi birlikleri, aynı zamanda AB düzeyinde bir Tarımsal
Organizasyonlar Komitesine (COPA) katılarak, daha üst bir örgütte de temsil edilmektedirler.
COPA her ülke ve her ülkenin bölgelerinin sorunları ve talepleri, hatta bazı ülkelerde çıkarları
bile farklı olmakla beraber, çiftçiler için ortak çıkar anlamına gelen tarım konularındaki
kararlara temel oluşturan Komisyon tekliflerinin hazırlanmasına bir lobi kuruluşu olarak
etkide bulunur. COPA içinde yer alan üye ülkeler çiftçi meslek örgütleri arasında ticari bir
rekabet değil, işbirliği bulunur. COPA, satış kaygısı olmaksızın, birbirinden çok farklı
sorunları olan çiftçi kitlelerinin ortak çıkarlarını savunmaya çalışır.
2.2. Ekonomik Örgütler
Buna karşılık ekonomik örgütler olarak kooperatifler, üretici örgütleri/grupları/toplulukları,
sermaye kuruluşları, hatta Fransa’da olduğu gibi sendikalar üretimi yönlendirme ve ürünü
pazara hazırlama görevini üstlenebilirler.
Tarım kooperatifleri üretimden pazarlamaya ve üretilen ürünlerinin işlenerek satılmasına
kadar her aşamada etkindirler. Kooperatifler kooperatifçilik ilkeleri çerçevesinde ulusal hukuk
düzeni içinde kurulurlar. Her üye ülkede farklı ürün gruplarının pazarlanmasında
kooperatiflerin payı, aşağıdaki çizelgede görüldüğü gibi farklılık gösterir. Kimi ülkelerde kimi
ürünlerin tamamına yakını kooperatiflerce piyasaya sürülürken, örneğin Portekiz’de
kooperatiflerce hiç ürün pazarlanmıyormuş gibi bir görüntü ortaya çıkmıştır. Oysa pazarlama
alanında çalışan üretici örgütlerinin yüzde 64’ü (1999 verileri itibariyle) kooperatif yapıda
örgütlenmişlerdir (dos Santos Campos 1999). Bu da tarım ürünlerinin pazarlaması açısından
genel anlamda üretici örgütlerinin de önemini ortaya koymaktadır. 2000li yıllarda Türkiye’de
üretici örgütlenmesi içinde artan bir şekilde öne çıkartılmaya başlanan ve “Üretici Birlikleri”
adı altında kurulmaları 58. hükümetin Acil Eylem Planında yer alan üretici örgütleri hakkında
genel bir bilgi verilmesinde yarar bulunmaktadır.
2.2.1. Üretici Örgütleri/Grupları/Topluluklarının Kuruluşu
Üretici örgütleri/toplulukları/grupları üyelerine tarım ürünleri üretiminin piyasanın
ihtiyaçlarına uyumu, tarım ürünleri arzını bir araya getirerek üreticinin alıcılar karşısında
güçlendirilmesi için üretim ve satış açısından ortak kurallar geliştirirler. Bunlar üretim ve
satışta yatay işbirliği arayışının simgesidirler.
Hollanda’da 19. yy.ın son çeyreğinde oluşmaya başlayan ekonomik örgütlenmeler 1950
yılında yürürlüğe giren bir yasa ile başlayan günümüz Hollanda çiftçi örgütlenmelerinin
kuruluşuna öncülük etmiştir (Bartsch 1975). Üretici örgütleri (toplulukları/grupları) adı
verilen örgütlenme biçiminin AET’nin kurucu üyesi olan ülkelerde oluşturulması 1962 yılında
tarım ürünlerinin üretim ve ticaretinde genel rekabet kurallarına uyum konusunda alınan
kararlar sonrasına dayanmaktadır (26/62 sayılı tüzük- OJ 1959-1962). Daha Topluluğun
kuruluşu öncesi Hollanda, (özellikle meyve ve sebze alt sektöründe) çok iyi işleyen bir
örgütlenme sisteminin örneğini verdiğinden, Komisyonun 1960 yılındaki OTP konusundaki
teklifinde Hollanda’da uygulanan sistemin bazı özelliklerinin oluşturulacak olan piyasa
mekanizmalarına yansıtılması öngörülmüştür. Ayrıca Topluluğu kuran üye ülkelerden
kuzeyde olanların başarılı kooperatifçilik deneyimleri örnek alınmıştır. Bu örgütlerin üretim
yardımlarının yönetimi, kalite kontrol kuralları gibi alanlarda düzenleyici olabilecekleri
düşünülmüştür. Bu örgütlerin pazarda güçlerin birleştirilmesiyle sınırlayıcı uygulamalara
gitmesi ve ayrımcılık yapması tehlikesi karşısında ise kamu hukuku önlemleri ve bu
örgütlerin olanaklarının katılmayanlara da yaygınlaştırılması yoluna gidilmesi öngörülmüştür
(Barents 1994).
1960lı yıllarda küçük ve orta boy tarım işletmelerinin pazarda oluşan fiyatı kabullenme
durumunda olmaları, pazara hakim olamamaları ve üretimlerini piyasa talebine göre ayarlama
kabiliyetine kavuşmamış olmaları piyasalarda önemli sorunlar yaratmaktaydı. Bu nedenle
ortak piyasa düzenlerinin uygulanmasını mümkün kılmak için ulusal piyasa organizasyonları
olan üretici örgütleri oluşturulması, bunlar eliyle kurallar getirilmesi ve bu kuralların sadece
üye olan üreticilere değil, üye olmayan üreticilere de yaygınlaştırılması fikrinden hareket
edilmiştir (Bendel 1982). Bu örgütler eliyle arz yönünden olan yapısal eksiklikler
karşılanmaya çalışılmak istenmiştir.
1966 yılında kurulan ortak meyve ve sebze rejimi içinde üretici örgütlerinin de kurulması ve
teşviki öngörülmüştür (159/66 sayılı tüzük- OJ 192, 27-10-66). Böylece 1962 yılından beri
sürmekte olan çalışmaların sonucunda üretici örgütleri Topluluk içi piyasa desteğinin bir
unsuru olarak önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Aksi halde ürün fazlası verilen başka
ürünlerde olduğu gibi, piyasaları büyük ölçüde dalgalanma gösteren, dayanıksız ürünler olma
özelliği taşıyan ve üreticileri de güçlü olmayan meyve ve sebzelerin satın alma, depolama ve
ürün fazlalıkları sorunlarının çözümünün de Topluluğun sorumluluğu altında olması
gerekirdi. 159/66 sayılı tüzükle üye devletlere bu örgütlerin kuruluşundan sonraki üç yılda
gittikçe azalan miktarlarda yardım etme olanağı tanınmıştır. Bu yıllık yardım üretici grubunun
pazarladığı ürün değerinin yıllara göre %3, %2 ve %1’i oranında olmuştur. FEOGA
Yönlendirme Bölümü üye devletlerin yapmış oldukları bu yardımın %50sini üstlenmiştir.
1967 yılında ise yumurta (122/67 sayılı tüzük) ve tavuk eti (123/67 sayılı tüzük) (her ikisi için
de bkz. OJ 1967) piyasa düzenlemeleri getirilmiş ve bunlarda da üretici örgütleri eliyle
üretim, işleme, pazarlama ve kalite unsurunun yönlendirilmesi öngörülmüştür. Yalnız bu
piyasa rejimlerinde yardım düşünülmemiştir.
1967 yılında Komisyon üretici örgütleri ve üst birliklerinin kurulmasını teklif etmiştir
(COM(67)68 final). Bununla üye devletlerin bu tür örgütlerin oluşturulmasının teşviki
konusunda uyacakları genel kurallar belirtilmek istenmiştir. Ancak 1970li yıllara kadar bu
alanda bir ilerleme olmamıştır. Bu arada Komisyon üretici örgütlerini güçlendirme yoluyla
pazar yapısının iyileştirilmesi görevinin ulusal devletlerde olduğunu öne sürerek üye
devletlerce kuruluş aşmasında yapılan yardımlara Topluluğun katkısının düşürülmesi
önerisini getirmiş, (önce %30, sonra %25 teklif edilmiş), ancak bu Konsey’ce
benimsenmemiştir.
Değişik ürünler için farklı yıllarda oluşturulan piyasa mekanizmaları içinde üretici örgütlerine
de yer verilmiştir. Başlangıçta üretici örgütleri/toplulukları dört piyasa düzenlemesi içinde ele
alınmıştır; şerbetçiotu (1697/71 sayılı tüzük, 26-7-1971 -OJ 175/1), meyve ve sebze (1035/72
sayılı tüzük, 18-5-1972 – OJ L 118/1 ), balık ürünleri (3796/81 sayılı tüzük, 31-12- 1981- OJ
L 379/1) ve yağlar (136/66 sayılı tüzük 22-9-1966 ve daha sonra 1413/82 sayılı tüzük, OJ L
162/6).
Şerbetçiotu ortak piyasa organizasyonu (OPO) içinde üretici örgütlerinin kurulması sırasında
üye devlet yardımları serbest bırakılmış, ancak Topluluk katkısı %25 ile sınırlanmıştır. Bu
yardımın şerbetçiotu ekiliş alanlarının düzenlenmesi ve daha uygun çeşitlerin üretilmesi
aşamasında belli bir süre yapılması (1975 yılı sonuna kadar) seçeneğinin tercihi halinde bu
yardımlar için yapılan harcamaların %50sinin FEOGA- Yönlendirme Bölümü tarafından
ödenmesi öngörülmüştür. 1976-1977 yıllarında genel bir üretici grupları rejimi getirilmek
istenmiş, ancak bazı ülkelerde üretim ve pazarlama yapısının iyi oluşturulmuş olması
nedeniyle, üye devletler arasındaki farklılıkların artması her devleti kapsayan genel bir rejim
oluşturulmasını önlemiştir. Şu halde üretici örgütleri açısından üye ülkelerin birbirinden
tamamen farklı yapılarda, dolayısıyla konu ile ilgili olarak farklı görüşlerde olmaları 1966
yılında kurulan ortak meyve ve sebze rejimi(1035/72 no.lu tüzük) nedeniyle 1978 yılına kadar
temel bir tüzük geliştirilememiştir. O arada ipekböceği yetiştiricileri için özel önlemler
çerçevesinde (707/76 sayılı tüzük, 25-3-1976- OJ L 84/1) üretici örgütleri kurulması
öngörülmüştür. Sonunda üreticilerin örgütlenmelerinin pazar yapısının istenilen gelişmeyi
göstermediği alanlarda teşviki daha uygun görülmüştür. Başlangıçta İtalya için düşünülen
önlemlerin daha sonra ihtiyaca göre diğer ülkelere de yaygınlaştırılması kabul görmüştür
(1360/78 sayılı tüzük, 19-6-1978- OJ L 166/1). İtalya’nın dışında Belçika ve Fransa’nın bazı
dağlık bölgelerinde ve deniz aşırı sömürgelerinde üretici örgütleri kurulması
kararlaştırılmıştır. Bu daha sonra Yunanistan, İspanya ve Portekiz’in katılımıyla bu ülkelere
ve İrlanda ile Fransa’nın diğer bölgelerine de yaygınlaştırılmıştır. Bu bölgelerde çeşitli
ürünler için (örneğin et, tavuk eti peynirler, kuru yem zeytinyağı, üzüm şırası) üretici örgütleri
kurulması imkan dahiline girmiştir. Pamuk için de (389/82 sayılı tüzük, 15-2-1982- OJ L 51)
Yunanistan’ın tam üyeliği sonrası getirilen bir düzenleme bulunmaktadır. Bu yolla sadece
örgütlerin kuruluş aşamaları için değil, toplama, çırçırlama, depolama ve ambalajlama
işlemlerinde yapısal iyileştirmelere katkıda bulunma amacıyla da yardım yapılması karara
bağlanmıştır. Yunanistan’la beraber İtalya ve İspanya da bu rejimin içindedir.
Bütün bu mevzuat çerçevesinde kurulan üretici gruplarının ülkelere göre dağılımları farklıdır.
Örneğin, Belçika ve Hollanda’da çok uzun zamandır mevcut kooperatif hareket nedeniyle bu
üretici gruplarının kurulması fazla yaygın olmamıştır. Örneğin hububat, sığır ve domuz eti,
yem bitkisi üretimi alanında Belçika’da hiçbir üretici örgütü kurulma müracaatı olmamıştır
(952/97 sayılı tüzük, 20-5-1997- OJ L 142). Bu yüzden kuruluş yardımları yapılmasına
ihtiyaç fazla olmamıştır. Buna rağmen örneğin meyve ve sebze pazarlamasında üretici
gruplarının payı bu iki ülkede %71, Fransa’da %55, İspanya’da %50, İtalya’da %30dur. Buna
karşılık, bu tip üretici organizasyonlarının olmadığı İngiltere’de bahçe tarımının göreli olarak
önemsizliğine rağmen, bu kuruluş yardımları önem taşımaktadır. Bununla beraber zaman
içinde bu örgütlerin AB çapında kuruluşlarını tamamlamış olması ve çeşitli ürünlerin Ortak
Piyasa Düzenlerini kuran tüzükler içinde gene bu örgütlerin kuruluş ve işleyişi ile ilgili
kurallar yer aldığından, 952/97 sayılı tüzük, yerine yenisi getirilmeksizin yürürlükten
kaldırılmıştır.
Üretici örgütlerince pazarlanan diğer ürünlerden şerbetçiotu, bu ürünün geleneksel olarak
yetiştirildiği yerler için önem taşımaktadır. Üretim sözleşmeli olarak yapılmaktadır. Bir süre
sonra bu yardımların verilerek örgütler oluşturulması işlemi sona ermiştir. Pamukta ise
Yunanistan kuruluş ve yatırım yardımları yapmaktadır.
Hemen hemen bütün ürünler için kalite ve kantite açısından arzı talebe göre ayarlama, uzun
süreli satış sözleşmeleri ile üretici ve alıcı konumundaki kesimler arasında işbirliği yaratacak
yönde faaliyette bulunma amacını güden üretici örgütleri kurulmuştur. Bütün bu örgütlerin
temel görevi ilgili ürünün piyasasında denge sağlamak, satış koşullarını belirlemek ve
üreticinin üretimini piyasa koşullarına göre düzenlemesini sağlamaktır. Bu örgütlerin
hepsinde üye devlet tarafından tanınma koşulu bulunmaktadır. Ama bunların üstlendikleri
görevler, onay için gerekli ön koşullar ve üyelik birbirinden çok farklı olabilmektedir.
Ülkelere ve ürün gruplarına göre bu örgütler farklı hukuki özellikler de taşıyabilmektedirler.
Örneğin, şerbetçiotu, ham tütün ve ipekböceği kozası yetiştiricileri herhangi bir kartelleşme
ile ilgili hukuki düzenlemeye konu olmaksızın fiyat belirleyebilir ve bu amaçla gerekli
önlemleri alabilir. Buna karşılık İtalya, Fransa’nın bazı bölge ve departmanları, Belçika,
Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda, Avusturya ve Finlandiya’da genel veya bölgelerle
sınırlı düzenlemeler getirilmekte, tarla ürünleri, hayvansal ürünler ve bazı işlenmiş tarım
ürünleri için Komisyon kartelleşmeye karşı bazı kararlar alabilmektedir. Meyve-sebze ve su
ürünleri için ise, bu örgütlerin geri çekme fiyatı ile piyasadan ürün almaları nedeniyle kartel
hukukunun özel düzenlemeleri geçerlidir. Bunlarda üyelere satılmayan ürünler için bir
tazminat ödenmesi söz konusudur. Bunun dışında bir alım-satım tekeli olan İngiltere’deki Süt
Pazarlama Bordu bir üretici örgütü olduğu halde tekel özelliği nedeniyle 1 Ocak 1995 den
itibaren kaldırılmıştır. Bunların dışında başta Yunanistan olmak üzere pamuk üretilen
bölgelerde kurulan üretici toplulukları ve bunların üst birlikleri, farklı bir muameleye tabi
olmakla beraber, kartel kuralları bunlar için de geçerlidir. Bu üretici örgütleri hangi ürüne
yönelik ve hangi hukuki düzenleme içinde olursa olsun demokratik ve rekabet hukukuna
uyması gereken kuruluşlardır.
2.2.2. Üretici Örgütleri/Grupları/Topluluklarının Özellikleri ve Amaçları
Üretici örgütleri çiftçilerin gönüllü katılımlarına dayanmakta, ancak devletin onayı ile
kurulmaktadır. Kuruluşu için örgütün belli bir üye sayısına ulaşmış olması, asgari bir
miktarda ürün pazarlıyor olması, üyelerine çevre dostu üretim yapmaktan, depolama, tasnif,
pazarlama, defter tutma ve bütçe tekniğine kadar çeşitli konularda bilgi aktarma ve bir eylem
planı yapmış olması gibi kurallar aranmaktadır. Örgüt işlerini bu eylem planına göre
yürütmektedir. Burada üretimin iyileştirilmesi, pazarlamanın teşviki, tüketiciye yönelik ürün
pazarlaması, çevre dostu ve ekolojik üretim ve örgütün piyasada satılmayan ürünleri geri
çekmesi gibi hedeflerden en az biri esas alınır.
Üretici kuruluşlarının faaliyet amaçları şunlardır:
– İlgili ürünün piyasasında denge ve şeffaflık sağlamak,
-Planlı, özellikle kalite ve kantite açısından talebi karşılayacak şekilde bir üretim
gerçekleştirmek,
-Arzın daha ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi,
-Üyelerinin ürünlerini pazarlamalarının teşviki,
– Pazarlamanın her aşamasında standardizasyonu sağlamak,
-Üretim maliyetlerinin kısılması,
-Üretici fiyatlarının düzenlenmesi,
-Çevre dostu üretim teknikleri geliştirilmesi,
-Ürünlerin işlenmesi ve atıklarının değerlendirilmesinde çevreyi koruyucu tekniklerin
uygulanmasının teşviki,
-Su ve toprak kaynakları ile peyzajın korunması,
-Çeşit zenginliğinin sürdürülmesi ve/veya teşvikidir.
Üretici örgütlerinin kuruluşunu kolaylaştırmak için üye ülkeler kuruluşunun ilk beş yılında
kuruluşu teşvik ve yönetimi kolaylaştırmak için yardım yapabilmekte ve yardım
harcamalarının bir kısmını karşılamak üzere doğrudan veya kredi kuruluşları eliyle özel
koşullarla kredi açabilmektedirler. Buna karşılık üye ülkeler üretici kuruluşlarının işlevlerini
yerine getirmeleri için gerekli önlemleri almakta ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen
kuruluşlar için yaptırım uygulamaktadırlar.
Yukarıda belirtilen amaçlara erişebilmek için üreticilerin ve doğrudan örgütün bazı
yükümlülükleri yerine getirmeleri gerekmektedir. Üretici üretimin ve pazarlamanın ne şekilde
yapılacağı ve çevre korunması konularında konulan kuralları uygulamakla yükümlüdür.
Bunun karşılığında üyeler örgütün demokratik denetimini ve alınacak kararların da sınırsız
denetimin hesaplayacak kurallardan yararlanmaktadırlar.
Üretici kuruluşları bir çalışma planı hazırlayarak, burada öngördüklerini uygulamak, üye ülke
ve Topluluk denetimine açık olmak, çalışmalar hakkında gerekli her türlü istatistiği toplamak
ve bir işletme fonu kurmakla yükümlüdür.
Üye devletlerde yürütülen pazar politikasının bir unsuru olarak düşünüldüğü için üretici
örgütleri/toplulukları/ gruplarının tabi olduğu kimi yönetimle ilgili kurallar birbirinden farklı
olabilir. Almanya’dakine göre Fransa’da devletin üretici örgütlerine etkisi daha fazladır.
Almanya’da sözleşmeli tarımı düzenleyen bir yasa bulunmayıp, bu Medeni Kanun çerçevesinde
ele alınırken, Fransa’da bunu düzenleyen bir yasa bulunmaktadır. Almanya ve Fransa’da üretici
toplulukları özel hukuk kurallarına tabi iken, Hollanda’da kamu hukuku içinde ele alınırlar. Özel
hukuktan farklı olarak kamu hukukunun geçerli olduğu durumlarda ilgili ekonomik faaliyet
alanına giren teşebbüslerin ilgili kuruluşa katılmaları mecburidir. Almanya’da kamu hukukuna
tabi olan kuruluş tarım ürünleri ve gıda maddelerinin yurtiçi ve yurtdışı piyasalarının merkezi
olarak teşviki, piyasa ve fiyat raporlarının tutulduğu merkezi teşkilatlardır ve bunlar branş
birliklerinin yerini tutarlar. Fransa’da ise kamu hukukuna bağlı olarak çalışan çeşitli piyasalara
yönelik kurulmuş “pazar daireleri” bulunmakta, bunlar Ortak Piyasa Organizasyonu
çerçevesinde alınan önlemleri düzenlemektedirler. Hollanda’da “ekonomik örgütler” adını
taşıyan üretici örgütleri, diğer sektörler yanında daha çok da tarımda ve gıda sanayiinde
kurulmaktadır. Ama perakende ve toptan ticaret ve el sanatları alanında da oluşturulmuş
kuruluşlar vardır. Bunlar ya yatay (tek bir piyasa aşaması için) veya dikey (aynı ürün veya ürün
grupları için bütün ekonomik aşamalarda olan) birleşmelere girmektedir. Yatay birleşmelerde,
örneğin üretim, işleme veya pazarlama aşamalarından birinin ele alındığı aynı ürün veya ürün
grubunu yetiştiren işletmeler veya bu ürün veya ürün gruplarının perakende satışı ile uğraşan
birleşmeler gündeme gelmektedir. Dikey birleşmelerde ise aynı ürün veya ürün grubunun
üretiminden diğer bütün pazar aşamalarına kadar uğraşan işletmelerin hepsinin bir araya geldiği
kuruluşlar anlaşılmaktadır (Winkler 2003). Hollanda’daki sistem daha karışıktır. Ama hem
yasalarının daha OTP diye bir kavramın bulunmadığı zamanlardan beri yürürlükte olması ve
yerleşmiş olması, hem hitap edilen tarımsal nüfus miktarının azlığı (toplam 282 000 kişi)
sistemin işleyişini kolaylaştırmaktadır.
Bu üretici örgütleri kooperatif, ekonomik birlik, sermaye şirketi, sendika gibi herhangi bir
organizasyon şeklinde örgütlenebilir. Ama böyle bir üretici örgütü olabilmesi için üstlendiği
görevleri yerine getirmesi ve devlet tarafında kuruluşunun onaylanmasıyla kalınmayıp,
denetiminin de yapılması gerekmektedir.
2.2.3. Branş birlikleri
Meyve-sebze, tütün, balıkçılık ve su ürünleri piyasa düzenlemelerinin güçlendirilmesi için
ayrıca aynı üretim dalında faaliyet gösterenlerin gönüllü olarak kurdukları interdisipliner
birlikler öngörülmüştür. Şarap alt sektörü için de branş örgütleri kurulabilmektedir. Bunlara
aynı ürünün üreticileri, pazarlayıcıları ve işleyicileri katılabilmektedir. Ancak böyle bir
birlik/örgüt kurabilmek için bu üretici, pazarlayıcı ve işleyicilerin piyasada önemli bir oran
oluşturmaları ve onlara bağlanan örgütlerin bir kısmı veya tamamında inisiyatif kurmaları
gerekmektedir. Bu tür dikey birleşmelerin kuruluşu hem üye devlet, hem de Komisyonun
onayına bağlıdır. Onay alan branş birlikleri için iki özellik geçerlidir. Bir kere Topluluğun
kartelleşme ile ilgili hukuki mevzuatından belirli koşullar altında muaf tutulmaktadırlar. Ama
bu muafiyetin de bazı sınırları vardır. Her şeyden önce, üye ülkedeki yasal kuralların bu tür
birleşmelere izin vermesi gerekir (örneğin Federal Almanya Cumhuriyetinde yürürlükteki
Kartel Yasası bu tür birleşmelere izin vermemektedir).
Bu tür branş birliklerinin kuruluş amaçları şunlardır:
-Ürün ve pazar bilgisi ve şeffaflığını artırmak
-Piyasa araştırmaları ve çalışmalarıyla ürün satışlarında işbirliğine katılmak
-Topluluk hukuku ile uyumlu standart sözleşmeler hazırlamak
-Ürünleri pazarlamasını artırmak
-Ürünleri piyasa gerekleri, tüketici damak zevki ve beklentilerine uygun olarak daha
kaliteli ve çevre dostu olmaya yöneltecek bilgi sağlamak ve araştırma yapmak
-Ürünlerde kalite sağlamak, ayrıca toprak ve su kaynaklarını korumak için ilaç ve
diğer işletme girdilerini daha az kullanan yöntemler geliştirmek
-Ürün kalitesini iyileştirici yöntem ve araçlar geliştirmek
-Ekolojik tarım, menşe bildirimi, kalite damgası ve coğrafi bildirimin piyasada teşviki
ve korunması
-Entegre tarım ve diğer çevre dostu üretim yöntemlerinin özendirilmesi
-Üretim ve pazarlama kuralları açısından Topluluğun veya üye ülkenin yasal
hükümlerine göre daha katı hükümler belirlemek gibi işlevleri üstlenmek.
-Görüleceği gibi hem üretici kuruluşları, hem de gönüllü birliklerle sektörün eşgüdüm
halinde çalışması, böylece üretim , pazarlama ve işleme aşamalarında çıkabilecek sorunların
asgariye indirilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır.
3. Türkiye’de Üzerinde Çalışılan Üretici Birlikleri Yasa Tasarısı
Hem zayıf olan çiftçi örgütlenme yapısının güçlendirilmesi, hem AB üyeliği halinde Ortak
Piyasa Organizasyonlarının işleyişinde rol alacak örgütleri oluşturabilmek için kuruluşu
öngörülen Üretici Örgütleri Yasa Tasarısı üzerinde çalışılmakta ve bu tasarının yasalaşması
58. Hükümet tarafından Acil Eylem Planı içine alınmış bulunmaktadır.
Tasarı örgütlerin gönüllülük esasına dayalı olarak Dernekler Kanunu, dolayısıyla Medeni
Kanun çerçevesinde yukarıda sayılan amaçları yerine getirmek için kurulmasını
öngörmektedir. Bir çerçeve kanun niteliğinde çıkartılması düşünülen tasarıda, çeşitli ürünlerle
ilgili olarak üretici birliklerinin kuruluşunun yönetmeliklerle düzenlenmesi esas alınmaktadır.
Tasarı ile getirilmek istenen kuralların, tasarı henüz son şeklini almadığı için ayrıntıları ile
verilmesi uygun değildir. Ama tasarı ile getirilmek istenen kuralların AB mevzuatına
uygunluğunun araştırılması ve bu alandaki AB düzenlemelerinin temellerinin tartışılması
amacıyla Mart 2003’de AB’nin TAIEX Ofisinden gelecek uzmanlar Ankara’da ilgililerle
birlikte konu üzerinde çalışmalar yürüteceklerdir. Kuşkusuz Türkiye’de üretici örgütü özelliği
taşıyan organizasyonların kurulması örgütlenme sorununun çözümü anlamına gelmemektedir.
Bunların kurulması, faaliyete geçmesi ve yaygınlaşması yalnız yasa ile olmaz. Bu kuruluşların
finansman, yönetim, denetim, deneyim sorunları kadar, örgütlenmenin önünde en büyük engel
olarak duran çiftçi kitlesinin örgütlenme yönündeki eğitim eksikliği engelinin de aşılması
gerekir. Kaldı ki, Türk çiftçisinin örgütlenme yönündeki eksikliği yalnız ekonomik örgütler
bazında değil, mesleki örgütler temelinde de kendisini göstermektedir. Şurası hiç
unutulmamalıdır ki, örgütlenmenin güçlendirilmesi çiftçinin ve Türk tarımının gelişmesi ile eş
anlamlı olacaktır.
Kaynaklar
Abel, W., Agrarpolitik. 3. Aufgabe, Göttingen, 1967.
Bartsch, H., Bedrijfschappen und Produktschappen als öffentlichrechtliche Körperschaften in
den Niederlanden. in: Handwörterbuch des Agrarrechts. Heft 11, 1975.
Barents, R., The Agricultural Law. Boston, 1994.
Bendel, B., Marktstrukturgesetz. in: Handwörterbuch des Agrarrechts. Heft 11, 1975.
dos Santos Campos, A., Associações Agricolas um Guia Prático. DGDR Direcção-General
de Desenvolvimento Rural, 1999.
Eraktan, G., Tarım Politikası Temelleri ve Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikası. Uzel
Yayınları, İstanbul, 2001.
Europaeische Kommission, Die Lage der Landwirtschaft in der Europäischen Union-
Bericht 1999, Luxemburg.

DİĞER HABERLER
 Kadir Topbaş, İGDAŞ’ın özeleştirilmesi üzerinde çok çalıştıklarını söyledi.  
15 Temmuz 2013. 12:36
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x