Perşembenin Gelişi
Veteriner Dr. H.Yalçın KÖKSAL
Veteriner Hekimler Derneği Genel Sekreteri
Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olur derler. Çok da güzel söylerler.Sorunları halı altına süpürüp ya da kafanızı kuma gömerek günü geçireceğinize sorunların temeline inip çare ararsanız Perşembe Çarşambadan daha iyi gelir.Aksi takdirde sorunlar çığ gibi büyüyerek altından kalkılamaz hale gelir.
Günlerdir yazılı basın ve görsel medyada kırmızı et fiyatlardaki yükselişi ve arzın talebi karşılayamadığı ile ilgili yazı ve programlara şahit oluyoruz.
Kimi manşetler yaşanan sorunu “KURBAN FIRSATÇILARI ET FİYATINI UÇURDU”, kimi manşetler “PSİKOLOJİK İTHALAT” başlıkları ile duyuruyorlar.
Yok efendim,yazın mangalcılar çok et tüketiyorlarmış,yok efendim stokçular Kurban Bayramını bekledikleri için pazara mal sürmüyorlarmış ve yok efendim Ramazan ayı dolayısı ile et tüketimi arttığı için Arz-Talep dengesi bozulmuşmuş.
Sorarım sizlere ülkemize yaz ilk defamı geliyor,Ramazan ayı ilk kez mi ülkemizde vücut buluyor ya da her yıl Kurban Bayramı öncesi yaşanan sorunlar ile ilk kez mi karşılaşıyoruz.
Ya da öncelikle şunu soruyorum,siz asgari ücretin 900 T.L. olduğu ülkemizde kırmızı etin kilosu 40 T.L. ye fırladığı bir ortamda insanlarımız bırakın günde ya da haftada acaba ayda ne kadar et alabilir.
Bir kez semt kasaplarına uğrayın bakalım ,insanlarımızın utana sıkana 10 TL. lik kıyma aldıklarına şahit olunuz o zaman oturup arz – talep dengesini konuşalım.Ucuz et ve et ürünü tüketmeyin demek çok kolay,TV reklamlarında sucuk,pastırma reklamlarını izleyen bir çocuğun neler hissedeceğini,o çocuğun anne veya babasının yaşadığı ızdırabı dile getirecek kelime bulamıyorum.Sırf çocuğunun nefsi körelsin diye o ebeveynler sakıncalarını bile bile nasıl ucuz sucuk almasın.
Bunların hepsi bence sorunun temelini göz ardı etmekten başka bir şey değil.Yıllardır yazıyoruz ,konuşuyoruz ilgilileri uyarmaya çalışıyoruz ama nafile,hayvancılık sektörü tüm sorunlarının çıplaklığı ile masaya yatırılmadıkça, girdileri,yetiştiriciliği ve pazarlaması gerçek planlama ile hizaya sokulmadıkça,damızlık ve yem bitkileri temininde dışa bağımlılıktan kurtulmadıkça bu sorun her geçen yıl artarak karşımıza çıkacaktır.
Yıllardır hayvan ve et ithalatına yurt dışına ödenen milyonlarca dolar hayvancılığımıza katkıda mı bulunmuş yoksa,hayvancılığımızın daha da gerilemesine mi yol açmıştır.Bunca kaynak yurt içinde hayvancılık sektörüne bilinçli olarak yönlendirilmesine niçin kafa yorulmamış ve işin kolaycılığına kaçırılarak aracılar zengin edilmiştir.
Hayvan yetiştiricisi sahipsiz bırakıldıkça,hayvansal desteklemeleri gerçek yetiştiriciye ulaşmadıkça bu sektör doğal olarak fırsatçıların kucağında çırpınmaya devam eder.
Yetiştiriciler ile entegrasyona girerek,damızlık veya etçil dana temininden tutun da yetiştiricilik eğitimleri ile bilinçli bir hayvancılık yapılmasını temin etmek ve neticede de pazarlama aşamasında yetiştiriciye sahip çıkarak yani yetiştiriciye emeğinin gerçek karşılığını alabileceği bir ortam yaratılması insanlarımızı teşvik edecek ve yerini yurdunu terk edip varoş yaşamına mahkum olmamalarını sağlayacaktır.
Üreten ve kazanan toplum fertleri mutlu olur.İşini,eşini,çevresini sever ve korur böylelikle ülke genelinde huzur ortamı oluşur.
Bu sadece hayvancılık sektörü için geçerli bir öneri değildir.Tüm iş kollarında geçerlidir.Sonuç olarak üreten bir toplum yaratmanın yolu,gerçekçi planlamalar yaparak insanları yönlendirmekten ve kafalarındaki gelecekle ilgili kuşkuları gidererek emek verdikçe,ürettikçe kazanacaklarına yaşam standartlarının yükseleceğine inandırmaktan geçer.
Başı ağrıyan bir insana ,sebeplerini araştırmadan ağrı kesici ile yapılan semtomatik tedavinin aynısını hayvancılığa uygulayarak sorunlar çözülmez.
Editörün Notu: Tüm yazılı görüntülü basında diyet uzmanı denilen ne iş yaptıkları belli olmayan kişiler küçük baş hayvan tüketimini adeta telkinle sıfırladılar.Bu yüzden de büyükbaş fiyatları tavan yaptı.