Tohumculuğun Ana Sorunu Çeşit Geliştirme


Tohumculuğun Ana Sorunu Çeşit Geliştirme

Prof. Dr. Nazımi AÇIKGÖZ

İklim değişikliğine Pandemi de eklenince gıdanın-tarımın önemi oldukça öne çıktı. Önümüzdeki yıllarda yeterli gıda üretilemeyeceği, gıda fiyatlarının artacağı konusunda endişeler dile getirilmeye başlandı.  

Peki Türkiye önümüzdeki yıllarda yeterli gıda maddesi üretebilecek mi? Burada ilaç, gübre gibi tarımsal üretim girdilerinden yalnız birine tohuma odaklanalım. İlk akla gelen soru ülkemiz tohumda-çeşitte kendine yeterli mi? Ne yazık ki birçok konuda olduğu gibi bu alanda da aşırı bir bilgi kirliliği vardır. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2020 yılında 162 milyon USD tohum ihraç edilirken, 199 milyon USD tohum ithal edilmiştir. Bu durumda ihracatın ithalatı %81 oranında karşıladığı ortaya çıkmaktadır. Fakat bazı STK’ların bu hesaplarda tohuma süs bitkileri ve fidanı da ekleyerek ihracatın ithalatın üstüne çıkarak %114 karşıladığını savunmaktadır[1]. Bunun, onlarca sorun içinde boğuşan tohumculuğumuza nasıl zarar verebileceği hiç mi düşünülmez? En azından sorunlara göz atan bir politikacı “tohumculuğumuzda bir sorun yok” saptamasına gidebilir. Hiçbir ülkede uygulanmayan bu istatistikle, kamuoyunu yanlış bilgilendirme, hiçbir SKT’nin hakkı olamaz.

Tohumculuğumuzda tohum ithalat-ihracatından daha önemli bir konu öne çıkmakta: Geliştirilmiş çeşit sayısı. Grafikte mısır, domates ve patateste korunmaya alınmış çeşitlerinin ve firmaların yerli-yabancı karşılaşmalarına yer verilmektedir. Aslında Türkiye’de korunmaya alınmış çeşitlerin %58’inin yabancı olduğu[2] zaten bilinmekte. Peki o yabancı çeşitlere ne kadar ıslahçı hakkı – royalite ödendiğini tahmin edebiliyor musunuz? Üretim izni alınıp, tohumluk üretimi yapıldığı, çeşit tescil edilmese bile söz konusu tohumların satışının devamının, tescilli yerli çeşitlerin kullanımının ne denli önüne geçildiğine değinmeğe gerek bile yok.

DİĞER HABERLER
Trafik sigortasında 'tavan fiyat' 2018'de devam edecek

Bitkisel üretimin temeli olan tohumun, katma değeri yüksek bir ürün olarak ülkemizdeki geleceği çok iyi irdelenmelidir. Dünyada hızlı gelişen tohum ıslah tekniklerinden başlayarak ihracat potansiyeline kadar birçok konu planlama, projelendirilme ve stratejilerinin belirlenmesini gerektirmektedir.

Türk tohumculuğu ancak 1980’lerde liberalleşme ile özel sektörü devreye sokabilmiştir. Yurtdışındaki rakiplerine göre genç tohumculuk firmalarımızın çarpıcı öyküleri var. Bir sebze tohumculuk firmamız 75 yurt dışı distribütörlüğü ile kendi ıslah ettiği çeşitlerin tohumlarını pazarlarken, diğer bir ıslahçı firmamızın geliştirdiği üç pamuk çeşidi (MAY455, MAY505 ve MAY344) ABD’de tescillenip koruma altına alındı. Diğer taraftan kamu araştırma kuruluşlarınca geliştirilen 4 buğday, 4 pamuk, 1 ayçiçeği, 3 nohut, 4 çeltik çeşidi İspanya, Fransa, Rusya, Makedonya, Ukrayna, Benin, Sudan, orta Asya ve komşu ülkelere satılmıştır.

Türkiye’nin geliştireceği yeni çeşitlerle, özellikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu tohumculuk pazarında çok daha etkin olabilir. Çünkü bu ülkelerin ARGE bütçeleri henüz GSM Hasılalarının %1 civarındadır.

Çeşit geliştirmenin artılarının farkına varan Türk firmalarının yeni genotipler – hatlarla desteklenmesi gerekmektedir. Bu konuda özellikle gen düzenleme gibi yeni ıslah teknikleri ile Üniversitelere büyük görevler düşmektedir. İşte bu aşamada TARIM ŞURASINDA alınan kararlar çerçevesinde tasarlanan, özel sektör, üniversiteler ve kamunun bir çatı altında toplandığı “Türkiye Tarımsal Araştırma Kurumu”nun bir an önce oluşturulması çok yerinde olacaktır. Çeşit geliştirmede dünyada büyük beklenti içinde olduğu yeni ıslah tekniklerinin, moleküler biyolojiden geçtiği bu aşamada[3], tam yapılandırmalarını henüz tamamlayamamış tohumculuk firmalarımızın üniversitelerle partnerlikleri kaçınılmazdır. Diğer taraftan kısıtlı ekonomik yapımızda üniversitelerin ülke gerçekleri ve gereksinimlerine yönelik araştırma yapmaları beklenmektedir. Batıda ziraat fakültelerinde yapılan tezlerin %80’i tarımsal endüstri ile ilgili iken, bizde bu rakamın %20’lerde kalması ne derece rasyoneldir. İşte kastedilen KURUM özel sektör – üniversite ortak platformunu oluşturarak, üniversitelerin araştırmalarını da ülke gereksinimlerine yöneltebilecektir.

DİĞER HABERLER
Dünya Çapında Otorite Bilim İnsanları, 5. Uluslararası Beyaz Et Kongresi’ne Katılıyor

[1] https://www.turktob.org.tr/uploads/plugo/bilgimerkezi/raporlar/SEKTOR_RAPORU_2021.pdf

[2] http://blog.milliyet.com.tr/covid-19-ve-tohumculugumuz/Blog/?BlogNo=624333

[3] https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2021/11/02/cin-gida-yeterliligi-icin-genetik-muhendisligini-devreye-sokarken/amp/


27 Kasım 2021. 12:56
0 0 Oylar
Okuyucu puanı
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x