Organik Sürdürülebilir mi?


Prof. Dr. Nazımi AÇIKGÖZ

Organik tarımın temelleri atılırken benimsenen felsefe gelecek nesillerin korunması, toprağa ve suya sahip çıkılması, enerjiden tasarruf, kimyasal gübre ve ilaç kalıntısı bırakmamak, tarımda çalışanların korunması gibi kimsenin hayır diyemeyeceği ilkelerden yola çıkılmıştır.

Dünya tarımında son 30-40 yılda transgenik (GDO) ve organik tarım öne çıktı. Birincisi ekilmekte olan arazilerin %15’ini, ikincisi %1,5’ğunu kaplamakta. Türkiye’de ise durum %0-%1.

Organik tarım pazarları ağırlıklı olarak gelişmiş ülkelerde yaygınlaşıyor. Avrupa ve ABD pazarları 58 milyar ve 57 milyar dolarlarla neredeyse dünya pazarlarının %95 ini temsil ediyor.

Tabiiki bu pazarlar yıldan yıla belirli artışlarla bu seviyeye geldiler. Örneğin Avrupa’da 2021 yılında bir önceki yıla göre %12’lik bir artış yakalanmıştı. Bunda Covid-19 salgınının payı muhakkak olmuştur. Ne var ki 2022 yılında bir artış değil bir eksiliş yaşanmıştır. 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin AB üyesi ülkelerin ekonomilerini önemli ölçüde etkileyen zincirleme etkileriyle durum değişti. Enerji maliyetleri ve gıda fiyatlarının neden olduğu ticaret kesintileri ve artan enflasyon her tüketiciyi etkiledi. Paradan tasarruf etmek için birçok tüketici daha ucuz gıda ürünleri almayı tercih etti ve 2022 yılında organik pazarı tahmini %5 geriledi.

Bu gelişme AB organik pazarının uzun vadeli büyümesini hedefleyen, Avrupa Komisyonu’nun Yeşil Mutabakat stratejilerini revize ettirebilir. AB tarımının işleyiş şeklini ve AB tüketicileri için gıda üretimini temelden değiştirmeyi amaçlayan AB, bu strateji kapsamında 2030 yılına kadar CO2 emisyonlarının ortadan kaldırılmak, enerji verimliliğinin geliştirilmek için, kimyasal pestisitlerin kullanımının %50 azaltılmasıgübre kullanımının en az%20 azaltılmasını hedeflemişti. Yine 2030 yılına kadar AB’deki organik tarım arazilerinin yüzde 25’e ulaştırmak için organik ürünlerin üretimini ve tüketimini artırmayı planlamıştı.

DİĞER HABERLER
Teröre Lanet Kardeşliğe Davet

Düşük gübre arzı ve enerji artışlarının yanı sıra çok kurak bir yaz, ayçiçeği ve mısır gibi temel ürünlerde sırasıyla yüzde 12 ve yüzde 16 oranında düşüş yaşanması Avrupa tarım sektörü için bir fırtına yarattı[1]. Savaşın da etkisiyle gıda güvencesi çerçevesinde Polonya, İspanya ve Macaristan AB’nin “Tarladan Çatala” organik tarım uygulamaları ile ilgili yönergelerin değiştirilmesi doğrultusunda harekete geçtiler.

Dünyanın diğer ülkelerinde de organik tarım teşvik edilmektedir. ABD de sebze ve meyvenin %15’i organik tarımla elde edilmektedir. Hatta son zamanlarda göre organik tarım küçük aile işletmelerin ötesinde orta işletmelerce de benimsenmiştir. Organik tarımın daha büyük arazilere kayması adeta kaçınılmazdı. Daha büyük çiftlikler, küçük işletmelere göre toprak işleme açısında büyük avantaja sahiplerdir. Küçük işletmelerin el işçiliğinin ve toprak işlemenin çözümünde gerekli makinelere yatırım yapacak sermayeleri sınırlıdır. Zaten ABD’de büyük çiftlikler %97 mekanize olmuşken bu rakam küçük işletmelerde %54’lerde kalmaktadır.

2021 baharında ise Sri Lanka Başkanı Rajapaksa bir grup bilim adamı ve tarım uzmanının uyarılarına rağmen, pek anlaşılamayan bir karar aldı: Sentetik gübre ve pestisit ithalatını neredeyse bir gecede yasaklayarak milyonlarca çiftçisini organik tarım yapmaya zorladı.  Bu kararda organik tarımın yayılmasını savunan ve birçok uluslararası grup tarafından da aktif olarak desteklenen STK’ların etkisi büyüktür. Ne var ki bu gübresiz ve ilaçsız organik tarım, özellikle buğday ve çeltik gibi tahıllarda %30’a varan ürün kayıplarına neden olmuştur.

DİĞER HABERLER
Fransız televizyonunda Erdoğan'a yönelik skandal sözler

İki-üç yıllık arazi hazırlığının yanında konvansiyonel ürüne göre daha az ürün alınan organik tarımda, devlet desteği kaçınılmazdır. Üç araştırmacının Dünya çapındaki yayınları tarayarak yaptıkları meta araştırmada, altı kategori ürünün konvansiyonel-organik ürün fark yüzdelerine baktığımızda 3’den %33’e bir dağılım gösterdiği grafikte sergilenmektedir.  

Söz konusu farkı kapatma adına bazı öneriler öne çıkmaktadır. Peki bitki yetiştiricileri bunlarla nasıl başa çıkabilir? Klasik bitki ıslahı ile yeni, dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi uzun yıllar gerektirir. Bu nedenle uygun genotiplerin geliştirilmesi için yeni stratejilerin, yeni teknolojilerin devreye sokulması kaçınılmaz görünüyor.

Organik arımın standartlar saptanırken o dönemin tartışmalı konularından GDO’suz üretim de yönetmelik maddelerine eklenmiştir.

ABD’de 1996 yılında başlayan mısır sap kurduna dayanıklı GDO’lu çeşit kullanımı 2020’lerde %90’nın üstüne çıkmıştır. Böylece hektara 200 gr. atılan ilaç sıfırlanmıştır. Kimyasal ilaç kullanmayı sıfırlayan ve o organik tarımdaki verim kaybını kapatan “GDO’lu mısırın organik tarımı” düz mantıkla nasıl reddedilir? Dünyada hem organik tarım ve hem de tarımsal biyoteknoloji vizyonerleri bazı eski ve geçerliliğini yitirmiş yönergelerin yenilenmesi gerekliliğini savunarak, gelecekte yaşanacak gıda sorunlarına çözüm arayışına girmişlerdir.  Örneğin Tijeniro ve arkadaşları[2] “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Organik Olabilir” derken ve organik tarımda GDO’ların ekonomik, çevresel, beslenme ve gıda güvenliği ile ilgili endişelere gerek kalmadığını” dile getirmiştir. Ve devamla “GDO teknolojisinin organik amaçlarına ne denli olumlu katkıda bulunduğu açıklanıp, tüketicilere bilime dayalı bilgileri sunup, organik tarımda GDO kullanımının yarattığı artı değerler vurgulanmalıdır” demektedir. Kendisi “GDO’ların organik gıda üretimine dahil edilemeyeceğine dair mevcut politikanın modası geçmiştir, GDO’ların organik tarımda kullanılmasına izin veren mevzuatın ve bu konudaki politika değişikliğine gidilmelidir” görüşündedir. Tohum üretiminin GDO’lu ve organik tarımda aynı standartlarda yapılması yerinde olabilir.  

DİĞER HABERLER
Gelişen Türkiye, üyeliği kapan Hırvatistan

Ülkemizde GDO lu üretim yok. Yarının gıda güvencesi için yeni teknolojilere kucak açmak durumundayız. Bu nedenle bu gelişmeler henüz bizden uzak gibi dursa da bu konuda farkındalık yaratmak zorundayız. Özellikle karar organlarının bilgilendirilmesi gerekmektedir.

[1]. İklim Krizi AB’nin Başını Ağrıtmaya Başladı – Çiftlik Dergisi | Çiftlik Dergisi (ciftlikdergisi.com.tr)

[2]. Genetically Modified Organisms Can Be Organic : Nutrition Today (lww.com)


6 Şubat 2023. 22:13
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x